Gılgamış Destanı - 5
Gök Bogasi
Gilgames artik yalniz halkin degil, Sümer Tanri ve Tanriçalarinin gözünde de bir kahraman sayildi. Simdi onun krallik unvani yanina bir de kahramanligi eklenmisti. Çok mutluydu Gilgames; istedigini yapmis, kendi gücünü ve korkusuzlugunu kanitlamis, adini komsu ülkelere kadar duyurmustu. Yaptiklarini tabletlere yazdigindan, belki yüzlerce yil sonraya kadar adi sürecek, ne kadar ölmüs olsa bile insanlar onu bilecekti. Çok mutluydu o! Artik rahat rahat kralligini yapacak, sevgili arkadasi Enkidu ile istedigi gibi yasayacakti. Enkidu onun hem dert hem sevinç ortagiydi, ona o kadar alismis, onu o kadar sevmisti ki, bir gün bile onsuz kalabilecegini düsünemiyordu. Birlikte geziyor, birlikte avlaniyor, birlikte egleniyorlardi. Hep, "Ne mutlu ki, böyle bir arkadasim oldu" diyordu. Onlarin arkadasligi dillere destan olmus, uzak ülkelere kadar yayilmisti. Aileler çocuklarina, ögretmenler ögrencilere, yaslilar gençlere, "Gilgames ve Enkidu gibi arkadas olun!" diye ögüt veriyorlardi. Uruk halki da çok rahatti. Artik herkes bayramlarini büyük bir neseyle kutluyor, tapinaklardaki törenleri kaçirmiyorlardi. O kadar çok törenleri vardi ki, yeni ay gökyüzünde göründügü, 15 günlük oldugu ve görünmedigi son günde yapilan törenler çok özeldi. O günler halk Tanrilara dua eder, adaklar adar veya daha önce adadiklari adaklari getirir-lerdi. Tapinaklardaki rahip ve rahibeler çesitli çalgilar esliginde sarkilar söyleyerek, danslar ederek Tanrilari, dolayisiyla halki eglendirirlerdi. Gilgames ve Enkidu zaman zaman saraydan çikip, çarsilari, nehir kenarindaki iskeleleri
geziyor; saticilar, tüccarlar ve sanatçilarla konusup, onlarin dertlerini, isteklerini dinliyorlardi. Her ikisi de yasamlarindan çok memnundu. Mutluluk nedense bazen uzun sürmüyor, çok geçmeden yasami karabulutlar sarabiliyordu. Gilgames ve Enkidu'nun mutluluguna da karabulutlar yaklasmaya baslamisti. Güzeller güzeli, çekici, alimli Tanriça Inanna, Gilgames'e daha Huluppu agacini kestirdigi zaman göz koymustu. Fakat o siralarda Tanriça'nin bir sevgilisi vardi. Bir gün her nedense ona kizmis ve ondan ayrilmisti. Gilgames'i, canavari öldürüp elini yikadiktan ve kendisine eski düzeni verdikten sonra ilk gören Tanriça Inanna oldu. Çok yakisikliydi. Üstelik simdi hem kral, hem de büyük bir kahraman. Tanriça bir gün en göze çarpan giysilerini giydi. Saçlarinin buklelerini yanaklarina dogru indirdi. Gözlerine sürmeler çekti, boynuna çesitli degerli taslardan kolyeler takti ve dogru Gilgames'e gitti. Gilgames, bu güzel Tanriça'yi karsisinda görünce, birden sasirdi. "Bu ulu Tanriça neden benim ayagima kadar gelsin! Ne yaptirmak istiyor bana!" dedi kendi kendine. Bu Tanriça ki, bütün Tanrilar ve erkekler ona sahip olabilmek, onunla evlenebilmek için arkasindan kosuyor, ona yalvarip yakariyorlardi. Herkes onun güzelligine hayran, çekiciligine kurban oluyordu. Gilgames, hemen ayaga kalkarak, ona yer gösterdi ve "Sayin Tanriçam! Sizin için ne yapabilirim?" diye sordu. Tanriça öyle güzel, bir genç kiz gibi öyle saf görünüyordu ki, Gilgames gözlerini alamiyordu ondan. Tanriça, "Gilgames seni çok begeniyorum. Düsündüm, tasindim ve seninle evlenmeye karar verdim" deyince, Gilgames beyninden vurulmusa döndü. Tanriça ondan her seyi isteyebilirdi, ama evlenmek isteyecegi asla aklina gelmemisti. Nasil olur da, yere göge hâkim olduguyla övünen bir Tanriça benim gibi bir insanogluyla evlenmek isteyebilir?!" diye hemen aklindan geçirdi. Ayrica ona güvenemezdi ki! O kaç erkegi bastan çikarmis; sonra da onlari bos çuval gibi alivermisti. Gilgames, o erkekler gibi olmayi asla istemiyordu. Fakat, bunu, bu gururla Tanriça'ya nasil söyleyebilecekti? Onun her dedigi, her istedigi olmaliydi. Gilgames, Tanriça'nin gururunu kirmamaya dikkat ederek, en içten, en sevimli sesiyle, "Tanriçam! Bu teklifinizle bana büyük bir seref verdiniz, beni onurlandirdiniz. Ben küçük bir sehrin kraliyim. Siz ise yerin, gögün kraliçesisiniz. size nasil koca olabilirim?" diye söze basladi. Fakat, Tanriça onun konusmasini sürdürmesine meydan vermeden sözü kendi aldi ve "Gilgames, seninle evlenir evlenmez, hatta daha önce altin ve lacivert tastan bir araba yaptirtacagim ki, bayilacaksin ona! Tekerlekleri piril piril parlayan altindan olacak. Güçlü katirlarin çektigi bu araba ile istedigimiz yere gidecegiz. Sen evimize girerken, evin esikleri ayaklarini öpecekler. Krallar, prensesler ve yöneticiler önünde sevgiyle egilecekler. Sana daglardan, ovalardan hediyeler ya gacak. Ayrica ülkemize de bolluk gelecek. Keçiler üçüz, koyunlar ikiz doguracaklar. Yük tasiyan esekler öyle güçlenecekler ki, sirtlarindaki agirliklariyla bile kosarken, katirlari geçecekler. Boyunduruga takilan öküzlerin esi olmayacak. Arabaya kosulan atlarinin ünü her tarafa dagilacak. Görüyorsun ya! Benimle evlenmen hem kendin hem de ülkemiz için çok iyi olacak!" Tanriça konusurken Gilgames'in aklindan neler neler geçiyordu! "Sen!" diyordu "Sen sogukta isitmayan bir örtüsün! Sen firtinaya engel olmayan bir kapi, üstüne örtüleni altinda ezen bir fil derisi, içindeki kahramanlarin üstüne çöken bir saraysin!" Bunlari neredeyse sesli söyleyecekti. Bir taraftan korkuyordu, ya Tanriça aklindan geçenleri okuyuverirse diye. Ama ona kabul edemeyecegi böyle bir evlenme teklifi yaptigi için kiziyor, kizginligini onu küçülten sözlerle yenmeye çalisiyordu. Bunun için yine hiç durmadan "Sen tasiyanin sirtinda eriyen bir ziftsin! Tas duvari çatlatan kireç, düsmani çeken ye sim tasi, ayagi sikan bir ayakkabisin sen!" diye içinden geçirmekten kendini alamiyordu. Böyle kötü laflar söylenir miydi bu güzel Tanriçaya! Ama o, güzelligi kadar acimasiz da olabiliyordu. Evlenmeyi istemeyince kim bilir ondan nasil intikam alacakti! Gilgames, bunlari düsünürken, bir taraftan da Tanriça'ya verecegi cevabi hazirlamaya çalisiyordu. Tanriça Inanna sözünü bitirince, "Tanriçam, vereceklerin son derece degerli benim için. Fakat, bunlara karsi ben sana ne verebilirim ki?! Sana uygun olanlari benim verebilmem ise imkânsiz!" dedi. "Gilgames, ben senden yalniz benimle evlenmeni istiyorum, verdiklerimin karsiligini asla!.." Gilgames, Tanriça'yi kirmamak ve kizdirmamak için ne söyleyecegini bir türlü kestiremiyordu. Çünkü, biliyordu ki, Tanriça ile evlenirse, bir süre sonra diger sevgilileri gibi onu da basindan atacakti. Yalniz basindan atsa iyi! Ona baska kötülükler de yapabilirdi. Bunu yüzüne vursa çok kizabilirdi o. Tanriça'ya ne söyleyecegini düsünürken, Tanriça ona vereceklerini tekrar tekrar sayip döküyor, "Seninle evlenirim" demesini saglamak için onu öyle sikistiriyordu ki, Gilgames nihayet baklayi agzindan çikariverdi: "Sevgili Tanriçam, biliyorsun, sen sevgililerinden bir süre sonra bikiyorsun. Onlardan kimisini hayvana döndürdün, kimisine agir isler yükledin. Hele zavalli kocan genç Dumuzi'yi yeraltinda inlettin. Ben bunlardan hiçbirisi gibi olmak istemiyor, sana arkadas olarak kalmak istiyorum" deyiverdi. Gilgames, bunlari söylerken, Tanriça'nin yüzü sekilden sekle giriyor, gittikçe kizdigi anlasiliyordu. Gilgames, tam sözünü bitirdigi an, Tanriça büyük bir hisimla yerinden firladi ve "Benim gibi bir Tanriçanin evlenme teklifini kabul etmemek ha! Olacak sey degil! Sen kim oluyorsun da beni geri çevirebiliyorsun! Bunu senin yanina kâr birakmayacagim! Bu yaptigini en agir sekilde ödetecegim sana!" diye büyük bir hisimla ayrildi oradan. Gilgames, onun kizacagini tahmin ediyordu, ama bu derece olacagini hiç düsünmemisti. Olmustu olan. Sonunu beklemekten baska seçenek yoktu. Kizgin Tanriça onun yanindan çikti ve dogruca Gök Tanrisi Amu'ya gitti. "Göklerin beyi sevgili babam. Basima gelenleri sorma. Kahraman Gilgames benim evlenme teklifimi kabul etmedi. Bu olacak sey mi? Ki, göklerin, yerlerin kraliçesi olan bana bir ölümlü nasil 'hayir! diyebilir? Onu muhakkak cezalandirmaliyim! Gilgames'i ve Uruk sehrini yok edecegim. Onun için lütfen bana gök bogasim gönder!" dedi. Gök Tanrisi, olanaksiz olan bu istege ne cevap verecekti?! "Kizim" dedi, "eger gök bogasim sana verirsem, ülkede yedi yil kitlik olur. Insanlarimiz kitlik yüzünden ölür."
Inanna, "Söz veriyorum, yedi yil insanlarimiza bolluk getirecegim. Ben Bereket Tanriçasi degil miyim?" Gök Tanrisi yine ona vermek istemedi. Bu kez Tanriça Gök Tanrisi' na büyük bir sirretlikle, "Eger gök bogasim vermezsen, bütün ölüleri yeraltindan çikarip, yasayanlarin basina dert edecegim" diye tehdit etti. Bunun üzerine Gök Tanrisi Anu daha fazla dayanamadi, gök bogasini yere indirip saliverdi. Boga bir taraftan insanlari öldürmeye, diger taraftan ortaligi kirip dökmeye basladi. Gök bogasi böyle basibos kalirsa, Uruk'ta her sey yok olacakti. Bunu gören Gilgames Enkidu'ya, "Haydi arkadasim, bu azgin bogaya gücümüzü gösterelim. Ona bizden baska karsi çikacak kimse yok" dedi. Enkidu, "Haydi arkadasim hücum!.." diyerek ikisi birden boganin üzerine atildilar. Neye ugradigim anlayamayan bogayi kiskivrak yakalayarak, kiliçlarini saplayiverdiler bogaya. Boga cansiz düstü yere. Bunu gören Tanriça, Uruk duvarina çikarak, "Gögün bogasini öldürmeye cesaret eden Gilgames'in vay haline! Ona çok agir bir ceza verecegim" diye bagirmaya basladi. Bunu gören Enkidu, fena halde kizdi ve hemen boganin sag kalçasini keserek Inanna'ya firlatti ve üstelik "Imkânim olsaydi, seni de böyle yapardim!" dedi. Söylenir miydi bir Tanriçaya bunlar! Inanna, ona adanmis kizlari, tapinak genel kadinlarim kalçanin etrafina toplayarak hep birden "Alacagin olsun Gilgames, alacagin olsun Enkidu. Bu yaptiginizi burnunuzdan fitil fitil çikaraca-gim. Kaybiniz çok büyük olacak!" diye bagiriyorlardi.
Gilgames, bunlara hiç aldirmayarak silah yapan ustalari çagirtarak boganin boynuzunu ölçtürdü. Her biri mavi tastandi ve 15'er kilo geliyordu. Kalinligi da 50 cm. Içleri 6 gür (1 gür =120 litre) yag aliyordu. O boynuzlari kendi Tanrisi olan Lugalbanda'ya sunmak üzere sarayin kraliyet salonuna astilar. Sonra her ikisi de Firat Nehri'ne gidip, ellerini yikadilar. El ele verip Uruk'un meydanina gelince, halk büyük bir sevinç içinde onlarin etrafina toplandi. Bununla iki kahraman ünlerine ün katmisti. Artik onlari öven siirler yaziliyor, sarkilar söyleniyordu. Sehir sevinçten cosmustu. Sarayda da büyük törenler yapildi. Gilgames ve Enkidu yatak odalarina kendilerini attiklarinda, yorgunluktan bitkindiler. Diger taraftan yine çok büyük bir is basardiklarindan dolayi son derece sevinçliydiler. Sevinçle yataklarinda uyuyakaldilar.
Muazzez İlmiye Çığ
Muazzez İlmiye Çığ
Post A Comment
Hiç yorum yok :