Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Mısır’da Hayat
Mısır’da Hayat
Mısır toplumunun esas üretimi çiftçilikten geliyordu. Toprak önce sığır kullanılarak veya çapa ile çapalanarak tohum ekmeye uygun hale getirilirdi. Tohumlar serpildikten sonra, sığır, koyun, keçi gibi hayvanlar üzerinde dolaştırılarak tohumların toprağa girmesi sağlanırdı. Başak biçilirken yapılan işin monotonluğu birinin flüt çalması ile giderilirdi. Sepetlere yüklenen başaklar eşeklerle harman yerine götürülürdü. Başakların üzerinden yine hayvanlar yürütülerek tohum ve sap birbirinden ayrılırdı. En son samanlar savrularak tahıl elde edilirdi.
Mısır duvar resimlerinden öğrendiğimize göre üzüm bağları sulanırdı. Toplanan üzümler, bir sopa ile tempo tutularak, erkekler tarafından fıçılarda ezilirdi. Ezilen üzümler, çuvalların içine konup, sıkılarak şıra yapılırdı. Şarap şişelerinin üzerine, bağın ismi, tüccarın ismi ve bağ bozum tarihi yazılırdı.
Mısır duvar resimlerinde, çobanlık, süt sağma, hayvan otlatma ve hayvancılık teferruatlı olarak resmedilmiştir. Genellikle balık avı ağ atılarak yapılırdı. Ancak zıpkınla, oltayla, kepçeyle ve sepetle de balık avlanırdı. Su aygırları çok tehlikeli olduklarından, zaman zaman topluca su aygırı avlarına çıkılırdı.
Mısır’da insanların yaşamı hakkındaki bilgiler veren mezar kabartma ve resimlerinde, aslında esas olarak, aristokratların ve zenginlerin hayatı vardır. Ancak az sayıda da olsa, resimlerin kenarından köşesinden,
çoğunluğun hayatı hakkında bilgiler alınabilmektedir. Altın işçileri, doğramacılar, marangozlar, heykeltıraşlar, çömlek yapıcıları, tuğlacılar, kasaplar, fırıncılar, biracılar ve daha nice zanaatkârlar resmedilmiştir.
Evlerde koçan süpürgeye benzer süpürge, sepetler, yiyecek koruma çanakları, küpler, tabureler, taraklar, merhemler, çocuklar için oyuncaklar vardı. Hali vakti yerinde olanların evlerinde göz makyaj aletleri, ayna, zarif ve çok estetik yapılmış sandalyeler, tabureler, yataklar, sandıklar, kutular, ince giysiler, peruklar kullanılıyordu. Mısırlılar müzikten hoşlanıyorlardı. Müzik ve dans yaşamın bir parçasıydı. Flüt, çifte klarnet, çifte obua, trompet, çeşitli arplar, lavta, lir, tambur, davul, tef, zil kullanılan müzik aletleriydi.
Mısır’da yazının kullanılmaya başlamasından itibaren, okuryazarlık seçkin bir sınıfın elinde kalmıştır. Mısır aristokrasisi, bir toprak aristokrasisi olması yanında, devlet görevleri üstlenir, rahiplik yapar ve subay olurlardı. Bu nedenle daha baştan beri, aristokrasinin yazmayı bildiği düşünülür. İşi yazma olan kişilere kâtip denirdi. Kâtiplik devletin en yüksek görevi olmasa da en üst görevlere kâtiplik yapmadan pek çıkılmazdı.
Eğitim bir süre okullarda öğretilir, daha sonra usta çırak ilişkisi içinde gerçekleştirilirdi. Çocuklar küçük yaşta temel bir eğitim aldıktan sonra, bir ustanın yanına verilerek eğitimleri devam ederdi. Önemli kişilerin çocuklarının usta çırak tipi eğitime 12 yaşları çıvarında başladığı bilinmektedir. İşe verilen çocuk, hem ustasının istediği yazıları kopya eder ve bunu yaparken de öğrenirdi. Bu ilk öğrenilen yazı hiyeratik yazıydı. Anıtlarda kullanılan hiyeroglif yazı için daha ileri bir eğitim gerekirdi. Dolayısı ile hiyeroglifleri bilenlerin sayısı azdı. Edebi yazıların, tıbbi yazıların, matematik eserlerinin, öykülerin, kült ve dini ilahilerin, aşk şiirlerinin, eğitim için gerekli metinlerin, ayin metinlerinin, gömülme ile ilgili kitapların yazılması ve özellikle çoğaltılması, tapınaklara bağlı “ Yaşam Evi “ denen yerlerde gerçekleştirilirdi. Bu her tür eseri çoğaltma çalışmaları, tapınaklarda, milattan sonraki tarihlere kadar devam etmiştir.
Kâtipler bağdaş kurarak oturur ve yazıyı dizlerinin arasında yazarlardı. Kamış bir kalem kullanırlardı. Yanlarında içinde mürekkebin, suyun ve kurutucunun bulunduğu bir yazı seti
olurdu. Yazı papirüse yazılırdı. Ancak deniz kabukları ya müsvedde olarak veya papirüs
yerine daha ucuz bir malzeme olarak kullanılırdı.
Mısır toplumunda kadının evde oturması, dış ortamda pek olmaması istenirdi. Ev işleri, ekmek ve bira yapımı, iplik eğirmek, dokumacılık gibi işler kadınlardan beklenirdi. Hizmetçileri olanlar bu işleri hizmetli kadınlara yaptırırlar, ama aile fakirse evin kadını bu işleri üstlenirdi. Kadının dışarıda dolaşması güvenli bir tavır değildi. II. Ramses’in ağzından “ Ben Mısırlı kadınların diledikleri yere gitmelerini, kendilerine tecavüz edilmeden istedikleri yere yolculuk edebilmelerini sağladım… “ denerek, dışarıdaki ortamın kadın açısından güvensizliği vurgulanmıştır.
Önemli işlerde, kuvvet gerektiren işlerde, zevk ve eğlence partilerinde, aile kadınının yeri yoktur. Bir taraftan dansçı kızlardan ve akrobat kızlardan vazgeçilemez ama diğer taraftan aile kadınlarının bu tip etkinlikleri yapması ve hatta yapılan yerlerde bulunması istenmezdi. Sanki eğlence sektöründeki kadınlar ayrı bir sınıfmış gibi hareket edilirdi. Mısır toplumundaki kadının bu durumu herhalde aristokrasi içindeki güçlü kadınlar için geçerli değildi. Bazı kadınların rahiplik görevi almış olması, kraliyet ailesinden bazı üyelerin veya bazı
kraliçelerin çok güçlü olması istisnai durumlardı. Herhalde onlar kadından ayrı bir cins gibi algılanılırlardı. Kadın için en çok kullanılan unvan “ evin kadını “ deyimiydi.
Kadınların büyük çoğunluğu okuma yazma bilmezdi. Böylece de bürokraside ve kültürün ana entelektüel alanlarından uzak kalırlardı. Mısır ailelerinde aristokrasi ve kraliyet ailesi dışta tutulursa, birden fazla kadınla evlenmeye rastlanmaz. Çoğunlukla Mısır’da tek eşli evlilikler görülür. Ancak birden fazla kadınla evlenenler de yadırganmazdı.
Horus ve Seth efsanesinde olduğu gibi, bazı öykülerde eşcinselliğe dair ipuçları vardır. Ancak, ister mezar odalarında olsun, ister erotik metinlerde olsun, daha önce belirtilen “ ilk eşçinsel evlilik “ hariç eşcinsellik işlenmemiştir. Zaten nedense eş cinsellikle ilgili dokümanlara tarihte az rastlanmaktadır. Bunun bir tabu olarak düşünülüp gizlendiği veya toplumca hoş görülmediği için mi gizlendiği veya önemsenmediği için mi gizlendiği net olarak belli değildir.
Mısır’da miras babadan oğla geçerdi. Ama bu kural çok katı uygulanmaz, vasiyete de yer verilirdi. Aslında ailenin mülkü varsa, bu bir evlilik anlaşmasının konusu olurdu. Kadın
evlenirken beraberinde bir miktar mülk getirirdi. Bu mülkler ailenin servetinin bir parçasıydı ve bu nedenle boşanma halinde kadın bunlar üzerinde hak iddia edebilirdi. Ayrıca kadının da vasiyet edebildiği bilinmektedir ama bunun sınırları net olarak belli değildir.
Bir çift evli olarak veya evlenmeden birlikte yaşayabilirdi. Ancak birlikte yaşayan bir çiftin hukuki ve sosyal statüsü, evli olanlardan farklıydı. Evli olmadan birlikte yaşayan bir çiftin kadınıyla cinsi ilişki kurmak ceza hukukuna konuydu. Kadın için en büyük suçlardan biri zinaydı. Mısır toplumunda ortalama yaşın 20 yaş dolaylarında olduğu düşünülürse, çok fazla dul kalma, yeniden evlenme ve miras sorunları olduğunu kabul etmek gerekir. Sorun karmaşıktır. Yazılı bir belge de anlatıldığına göre: “ Emekliye ayrılan baba, görevini oğluna bırakır ama oğlunun annesini mirasından mahrum eder. Mülkünü başka bir kadından olan çocuklarına bırakır “. Burada söz konusu kadınların ikisi de resmi karıları değildir.
Krallık kanının saflığını korumak ve ilahi gücü pekiştirmek için Firavunların kız kardeşleri ile evlendiklerini ve ayrıca haremlerinin de olduğu biliniyor. Ama bu adetlerin halkın adetleri olmadığı, halkın kızkardaşleri ile evlenmediği ve genelde tek eşli oldukları söylenmelidir. Bu tip evlilikler, firavun ailesinin basit insanlardan ayrı olduğunu bildirmek için yapılmışlardı. Mısır’da yakın akrabalar arasında evlilik mümkündü. Hatta ebeveynlerden birinin ortak olması durumunda bile kardeş evliliklerine müsaade edildiği olurdu. Halk için tam kardeş evliliklerine gelince, daha ileri tarihlerde, Yunanlılar Mısır’a gelince, tam kardeşler arasındaki evlilikler, hem Yunanlılar ve hem de Mısırlılar arasında görülecektir.
Boşanma az görülen bir şeydi. Kadın erkeğe kur yapabilir ve hatta evlenme teklif edebilirdi. Hatta âşık oldukları adamlara bugün için bile ölçü dışı kabul edilen ısrarlı tekliflerde bulunabilirlerdi. Bir kız on yaşında evlenme çağına girerdi. Evlilik öncesi ilişkiler de normal görülürdü. Fahişelik vardı ve kınanmazdı. Fahişelikten kazandığı para ile mütevazı bir piramit (ehram) yaptıran bile vardı. Kadının mal mülk edinme hakkı da vardı. Antik dünyanın en özgür kadınlarının Mısırlı kadınlar olduğunu söylenir. Yunanistan’da kadınların hele hele evli kadınların esir hayatı yaşayacakları göz önüne alınırsa, gelecekte Yunanlılar Mısırlı kadınların bu özgürlükleri karşısında dehşete düşeceklerdir.
Mısır dilinde erkek kardeş, dayı ve dayıoğlu tek bir kelime ile belirtilmekteydi. Aile arası ilişkiler için, bu ve buna benzer pek çok akrabalık bağını aynı kelime ile ifade edilmesi, aile bağlarının yazılı metinlerden anlaşılmasını çok zorlaştırmaktadır.
Mısır kadınının süslenmesi hem dini gereklilikten ve hem de erkeklerin süslenmeyi kendi cinsel arzuları için istemelerinden kaynaklanırdı. Mısır’da kadının boyanıp, süslenmesi hiçbir zaman onun bağımsızlığının bir göstergesi olarak algılanmamalıdır. Öykülerde, erkekleri ayartan fettan kadınlara ve aşırı cinsi istek dolu kadınlara rastlanmaktadır. Sanırız cinsellik dini olarak olması istenen bir durumdu. Mezar kabartma ve resimlerinde erotik atıflar yapılmış olanlar vardır. Bundan amaç ölülerin öbür dünyada da zevkli bir hayat yaşamalarını istemek olabilir. Mısır ‘da da cinsi fanteziler vardı. Örneğin, Mısır erkeği için çıplaklık, başa giyilmiş bir peruk ile birleşince erotik bir görüntü oluyordu. Cinsi birleşmelerde, çeşitli pozisyonların kullanılmış olduğu duvar resimlerinden anlaşılmaktadır.
Mısır düşüncesi, öbür dünya ile cinsel zevki hep birleştirmek istemiş ve bunun böyle olmama ihtimalinden korkmuştur. Ölüler kitabında dünyanın sonu ile birlikte cinsel hazzın da biteceğinden yakınılır. Bir kadın mumyada bulunan büyüye atfen “ Nekropoliste bir erkek ile cinsi münasebette bulunmak “ öbür dünyaya yapılacak yolculukta önemli bir merhaledir.
Mısır’da, Sümerlerde ve Hitilerde bulunan kanun kitapları bulunamamıştır. Bu eksiklik, günlük yaşama ait pek çok konuda, yeterli bilgiye sahip olunmasını önlemektedir.
Mısır ve hayvanlar
Antik Mısırda insanların yanı sıra hayvan hastalıkları da tedavi edilmeye çalışılmıştır. Örneğin Sekhmet rahiplerinin veterinerlik konusunda haklı bir ünleri vardı. Yeri gelmişken Mısırdaki çiftlik ve ev hayvanlarına bir göz atalım.
Mısır ‘da koyun keçi, sığır domuz ve kaz eski zamanlardan beri etinden, derisinden, yününden sütünden ve yumurtasından yararlanılan ekonomik olarak değerli hayvanlardı. M.Ö. 4000 yıllarından itibaren domuz yendiğine dair bilgiler olmasına karşılık, dini seremonilerde domuz eti yer almıyordu. Diğer taraftan yüksek sınıftan Mısırlıların keçi eti yedikleri ve keçi tulumunun su saklamada ve yüzdürme işlerinde kullanıldığı bilinmektedir.
Mısırlı çiftçiler turna, sırtlan, ceylan gibi hayvanları da evcilleştirmeye çalışmışlarsa da bu uğraşlarında başarılı olamamışlar ve Eski Krallık döneminden sonra da bu konuda pek ısrarlı olmamışlardır.
Yeni krallık zamanına kadar ev hayvanı olarak tavuk yetiştiriciliği yaygın değildi. İzole
yerlerde görülürdü.
Geç Periyoda gelindiğinde yaygın olarak tavuk yetiştirildiği görülmüştü. Hatta Diyotorus Siculus’a göre “ Mısırlılar tavukların kendi yumurtalarında kuluçkaya yatmalarına izin vermezler tabii duruma bir nevi müdahale eden doğal olmayan metotlar geliştirerek çok sayıda civciv üretirlerdi “. Anlaşılan antik Mısırda bir nevi kuluçka makinesi yapılmıştı.
Mısırlıların kazları besledikleri resimlere bakanlar “ kaz ciğeri “ üreten günümüz meraklılarını görür gibi olur.
Mısırlılar birkaç sığır türü elde etmeyi becermişlerdir. Uzun boynuzlu, boynuzsuz, iri veya daha küçük olanlar vb…
Kutsal hayvan olarak seçilen sığırların boynuzları rendelenerek, budanarak hatta metal kalıplar içine konularak şekillendirilirdi. Mısır’da kaz çok önemli bir hayvandı. III. Ramses zamanında yılda yalnız Amon Tapınağında 16 000 sığır ve 22 000 kazın kurban edildiğini söylemek bu hayvanların önemini belirtmeye yeterlidir.
Mısır’da ev hayvanlarının kimi kutsal, kimi de yoldaş olarak önemliydi. Kediler, köpekler, ördek ve kazlar, ehlileştirilmiş ibisler, maymunlar ve hatta sırtlanlar ev hayvanı olarak kabul
edilirlerdi. Bir ev hayvanını bilerek veya istemeden öldürmek şiddetle kınanırdı. Kedi ve köpeklerin kutsal kabul edildiği ve saygı gördüğü de bir gerçekti. Adını bildiğimiz ilk kedi III. Tutmosis’in kedisi Nejdem’dir. I. Amenhotep’in kedisi Buhaki ise efendisinin ayakları dibinde otururken resmedilmiştir. Kimileri ise Firavunların lahitlerinin yanı başındaki lahitlerinde gömüldüler tabi ki mumyalanarak. Hem dost ve hem de av arkadaşı olan köpeklerin de lahitlerine rastlanmıştır. Mısırda tıpkı çiftlik hayvanlarında yapıldığı gibi çiftleştirmelerle çeşitli köpek türleri elde edilmiştir. Örneğin Orta Kırallık döneminde kısa bacaklı köpeklerin tercih edilmesine karşılık Yeni Krallıkta küçük köpekler revaçta olmuştur.
Mısırın çok önemli protein deposu şüphesiz balıklardı. Balıkları kurutarak saklarlar doğal veya yapay havuzlarda balık stoklarlardı. Bahçelerde küçük havuzlar bulunurdu.
Atlar ve savaş arabaları antik Mısır tarihinde daima önemli olmuştur. Atlara dair ilk deliller
13. Hanedanlıkta karşımıza çıkmaya başlar. 18. Hanedanlıkta ilk at resimlerine rastlanır. Doğaldır ki atlar lüks hayvanlardır ve ancak ayrıcalıklı olanların hizmetindedirler. Tabii ki savaş arabaları da çok önemli ve özel araçlardır. Horembeb’in mezarındaki rölyefte üzengisiz ve eğersiz binicili atlar görülür. II. Ramses 1700 metrekarelik 460 atlık bir hara yaptırmıştı. Deltanın güney ucundaki Per-Ramses’teki bu tavlada, atların dışkı ve idrarları ile kirlettikleri yerlerin taş zemine verilen eğimle uzaklaştırılarak temizlendiğini, atların kuru ve temiz yerlerde barındırıldığı anlaşılmaktadır. Bu atların bakımlarının nasıl yapıldığı tam olarak bilinmemesine rağmen günümüze ulaşan bazı edebi metinlerden, özenle otlaklara götürüldükleri, taylarla annelerine çok dikkat edildiği söylenebilinir.
Eşekler de iş hayvanı olarak Mısır’da çok kullanılmıştır. Diğer taraftan komşularının kullandığı develer de Mısırlılar tarafından biliniyordu. Ama biz, Mısır’da deve kullanımına dair önemli bir bilgiye rastlayamadık.
Hayvanlarla içli dışlı olan Mısırlıların veterinerlik uygulamalarında da bilgi ve becerilerinin olduğu muhakkaktır. Ama veterinerlikle ilgili olarak tıpta olduğuna benzer dokümanlara henüz sahip olunamamıştır. Ama bazı ufak bilgiler karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Kahun papirüsünde, kedi ve köpeğin göz bakımları, boğaların (soğuk algınlığı?) rüzgâr hastalığının tedavi edilmesi gibi bilgilere yer verilmiştir.
Post A Comment
Hiç yorum yok :