Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Büyü
Büyü
Tarihte büyü hakkında hem çok şey yazılmıştır, hem de çok az şey. Çünkü isimler ve kavramlar iç içedir. Dikkatli bakıldığında aynı isimlerin ve kavramların birçok kültürde farklı isimler altında sunulduğu anlaşılıyor. Doğaüstü güçlere tartışılamaz kudretler atfetmenin, bu sanata sahip olanların üstünlüklerini vurgulamanın somut ve bilimsel bir yolu yoktur. Ama sırlar dünyasının, insanı insan yapan hayal gücünün ve kadim atalarımızın hayatta kalma mücadelesinin anonim bir parçası olduğu muhakkaktır.
Büyü insanlık tarihinin vazgeçilmez bir birikimidir. Bilinmezin bilinmesinde, ruhun kurtuluşa hazırlanmasında ve bazen de insana musallat olan kötülüklerin, hastalıkların iyileştirilmesinde kullanılmıştır. İnsanoğlu sorunlarına akılcı açıklamalar ve çözümler getirdikçe bazı bilgiler büyünün alanından bilimin alanına geçmiştir ve geçmeye devam edecektir. Bununla beraber bir bilinmeyen kaldıkça ve ruhun ölümsüzlük arayışı sürdükçe, insan beynini rahatlatmak için doğaüstü güçlere inanmayı sürdürdükçe, ne dinden, ne masum faldan, ne sihir ve ne de genelde sapkınlık addedilen büyüden vazgeçebilecektir. İster gizli sırlar öğretisi, ister ezoterizm, ister Batınilik diyelim bu arayış sürecektir. Bu kültürel birikimi hepten reddedemeyiz. Astrolojinin astronominin babası olduğunu, büyücü hekimlik ve eczacılığın da bu bilimlere katkısını göz ardı edemeyiz.
Hangi çağ ve kültürde olursa olsun gizli öğretilerin kuralları vardır. İlk ve değişmez kural gizliliktir. Büyünün ve diğer batini öğretilerin sembolik yanları çok fazladır. Semboller hem açıktır ve hem de kapalıdır. İçerdikleri sırlar, kademe kademe yükselir ve alabilen alabildiği kadarını alır. Nihai sırra ulaşmak ise neredeyse imkânsızdır. Bu yola giren çok sayıdaki müritten ancak bir kaçı çok büyük acılar ve çileler çekerek nihai sırra yaklaşabilir.
Sırlar daima sembollerin arkasında saklanır. Kültürlere ve tarihsel kesite göre birçok sembol kullanılmıştır. Hayvanlar çok kullanılan sembollerdir. Yılan, kurt, kartal, koç, aslan, balık, kuş gibi hayvanlar; kare, üçgen, küre, daire gibi geometrik şekiller veya tüy, asa, kılıç, su, güneş, ay, ağaç, mağara, dağ, gibi objeler; sarı, kırmızı, mavi gibi renkler güçlü sembollerdir.
Ayrıca bazı, yaradılış, cennet, cehennem, iblis veya şeytan, cin, melek, cennetten kovuluş, cehenneme iniş, canavarlar, devlerle dövüş gibi sembolik anlatımlar vardır. Bazı yerler de diğer yerlerden daha kutsal, daha gizem doludur. Delfi, Sina dağı, Babil, Kudüs, Altay Dağları, Ötüken, Tapınaklar, Şamanın veya çadırın direği, kapı eşiği, Mekke… gibi yerlerin gizler dünyasının bir parçası olduğu ve oralarda kutsallığın daha yoğun olduğu kabul edilir.
Sırlar dünyasına girmek isteyen gönüllüler önce bir kabul töreninden geçerler. Latinceden gelen İnisiyasyon sözcüğü “ kabul ve yol gösterme, öğretme “ anlamındadır. Tarikatların tedris veya irşat kelimesi de bu anlamdadır. İnisiyatik veya gizli öğrenimde uzun ve zorlu bir yol vardır. Ruhsal ve fiziksel dayanıklılık için birçok eğitim ve sınavdan geçilir. Oruç, zikir gibi konsantrasyonu ve para psikolojik yetenekleri geliştirecek eğitimler yapılır. Öncelikle bir hocaya (usta, üstat) bağlanan aday yıllarını bu uğurda verirken sessiz ve itaatkâr olur ve kademe kademe ulaştığı olgunlukla vakıf olduğu sır sayısı artar ve bu sırlardan asla söz edilemez. Böylece adaylar elene elene bu yolda ilerlerler. Kabiliyetliler ilerlerken yolda kalanlar olur, onlara daha önemsiz işler verilerek eğitimleri durdurulur ama ayrılmalarına izin verilmez. Gizler ancak seçilmiş veya üstün yeteneklilere, zorlu eğitimi de tamamlayabilirlerse açıklanır. Bazı insanların bu tür öğretilere daha yatkın olduğu, bu tür öğretilerin sembolik değerlerini içselleştirip, zenginleştirip, uygulamakta daha başarılı olduğu kabul edilir. Aşırı sembolik olan bu tür öğretilerde doğal olana bakarken sakladığı doğaüstülüğü görme yeteneği aranır. Tarih boyunca her dinde açık olan bilgiler ve aynı dinin batini versiyonları aynı anda yaşamışlardır. Batini olan, resmi öğreti diyebileceğimiz açık bilgi ile çoğu zaman çatışmıştır.
Büyü araçlarının ve ayinlerinin büyük ölçüde dini araç ve ayinlere benzediği bilinmektedir. Bol ve gösterişli giysiler, tütsüler, asalar, ziller, başka semboller, durmadan yenilenen anlamlı veya anlamsız gibi görünen sembolik kalıplar, dualar, ilahiler v.s. Büyüde kullanılan asa, kılıç, yüzük gibi büyü gereçlerinin, kutsandıkları için, doğaüstü güçleri harekete geçirdikleri kabul edilir. Çoğu kez artık tedavülden kalkmış eski dinlere ait birikimler ve gereçler de büyü malzemesi olarak karşımıza çıkarlar.
Büyüleri ak ve kara büyü olarak ikiye ayırmak adet olmuştur. Bu tamamen ahlaki bir değerlendirmedir. Ak büyü kabul görür. Çünkü iyiye, ruhsal desteğe ve genelde de şifaya yöneliktir. Ak büyü ile uğraşanlar iyi niyetli hatta dindar insanlar olarak tanınırlar. Aşk büyüsünü de bu kategoriye sokarlar. Demek ki aşka yönelik hoşgörü tarihte hep olmuştur öyle ki, bir çeşit gizli zorlama ve zorbalık olan büyüyü bile hoş görmüşlerdir. Ama evli insanların arasını açmaya yönelik büyüler daima kara büyü addedilmişlerdir. Ak büyücü iyilik için çalışır, iyilik dolu güçlerle işbirliği yapar.
Kara büyü ise amacı kötülük olan büyülerdir. Bir kişiye veya bir topluma zarar vermek amacını güder. Cinayetler işleten, hastalıklar, afetler ve ölümler saçan kara büyücülerin işbirlikçileri ise karanlık güçler ve veya şeytandır, kötü cinlerdir ve ölü ruhlardır. Kara büyüde gerek iblis ve gerekse nekromansi (ölü ruhlar) çokça kullanılan öğelerdir. Kara büyücüler geçerli dinin ilahlarını veya tanrıyı reddederler. Tüm kültür ve dinler bu büyüyü yasaklar ve yapanları lanetler.
Kara büyünün içinde olan ama kırmızı büyü de denilen ve son derece tehlikeli kabul edilen büyüde ise kurbanların kanları çokça kullanılır. Ölüleri bile dirilttiği kabul edilen bu büyünün günümüzdeki uygulayıcıları Vudu büyücüleri, eserleri de yaşayan ölüler yani zombilerdir. Hem tarihte ve hem de günümüzde çok fazla kara büyü hikâyesi vardır.
Ezoterik öğreti söz konusu olduğunda vazgeçilemeyecek kaynak Hermes ve Hermes’in kitabıdır. Konu Hermes olunca ezoterik (gizem) öğretiye kaynaklık etmiş birden fazla Hermes karşımıza çıkar. Tabii ki çok sayıda ve hemen her konuda yazılmış kitap ta vardır.
İlk Hermes, daha önce bahsedildiği gibi Mısır’da yaşamıştır. Belki de Mısır Tanrısı Toht’un ta kendisidir. Gizli bilimlerin üstadıdır. Bilgedir insanlara yazıyı ve bilinmesi gereken birçok şeyi öğretmiştir. Hermes’te birbirinden oldukça farlı işlerle uğraşan, ama hepsinde de tartışılmaz derecede üstün eserler veren, güçlü kimlikler ileri sürülmüştür. Astronomi, matematik, coğrafya, topografya, tıp bunlardan bir kaçıdır ve kimine göre 36 525 kimine göre de 525 veya 36 cilt eserin sahibidir. Mısır’ın büyü sanatındaki üstadıdır. Piramitleri inşa etmiştir. Yasa koyucudur ve tanrı mertebesine ulaşmış bir fanidir. Yunanlılar Hermes- Toth’dan çok etkilenmişlerdir. Bu medeniyet için o artık tartışılmaz bir Tanrı kimliğindedir. Yunan’da Ermes veya Hermes, Roma’da Merkür, Araplar da İdris peygamber olacaktır.
Post A Comment
Hiç yorum yok :