Mitoloji

[Mitoloji][bleft]

Türk Tarihi

[Türk Tarihi][twocolumns]

CANNAE SAVAŞI (M.Ö. 216)

     Milattan önce 272'de Güney İtalya'daki bir Yunan kent devleti olan Tarantium'u kontrolü altına alan Roma Cumhuriyeti'nin Akdeniz'in ticari ve siyasi denetimi için Kartaca devleti ile çatışma içerisine girmesi kaçınılmaz hale gelmişti.

     Kartaca bugünkü Tunus ve civarında kurulmuş bir devletti. Özellikle Batı Akdeniz'de kurduğu koloniler vasıtasıyla zenginleşmiş ve kuvvetlenmişti. Kartaca'nın ticari ve siyasi yükselişi Roma'yı rahatsız ettiğinden Romalılar gerek Kartaca'nın bu yükselişini durdurmak, gerekse İtalya'ya yönelik olası bir Kartaca müdehalesinin önü geçebilmek maksadıyla askeri müdehaleye yönelik bir tutum benimsediler. Roma Cumhuriyeti ile Kartacalılar arasında Akdeniz üzerinde oluşan bu hegemonya mücadelesi için yapılan savaşların genel adına "Pön Savaşları" adı verilmiştir. Bu savaşlar bir dizi muharebeler şeklinde cereyan etmiş, dönemsel olarak 3 ana döneme ayrılmıştır. Milattan önce 264-141 yılları arasında gerçekleşen Pön Savaşları içerisinde Cannae Savaşı II. Pön Savaşları kapsamındaki en önemli muharebedir. Zira o dönemde yenilmez addedilen Roma ordusu çok ağır biçimde yenilgiye uğramıştır.


Cannae Savaşı Öncesinde Akdeniz Coğrafyası (M.Ö. 241 - 218)


     I. Pön Savaşı'nda (M.Ö. 264-241) Kartaca'dan Sardunya ve Sicilya'yı almayı başaran Romalılar denizdeki üstünlüklerini de birleştirerek istedikleri anda Kartaca'ya tekrar saldırabilme imkanı yakalamıştı. Roma karşısında savunmasız düşen Kartacalılar ise Kuzey Afrika ve İspanya topraklarına yayılıp konumlarını yeniden kuvvetlendirmeyi düşünüyorlardı. Romalılar da Kartaca'nın bu hamlesini bahane ederek onlara nihai darbeyi indirmeyi kararlaştırdı. Tüm bu gelişmelerin neticesinde II. Pön Savaşı başladı.

     Roma'nın Kartaca üzerine şekillendirdiği saldırı planlarını sezen Kartaca lideri Hannibal savaşı Kartaca dışında yapmak için İspanya üzerinden kara yoluyla Roma topraklarını kalbi olan İtalya'ya doğru ilerlemeyi düşündü. Hannibal'ın deniz üzerinden kısa bir güzergâh kullanmayı tercih etmeyerek, İtalya'ya yapacağı sefer için İspanya üzerinden yaklaşık 800 kilometrelik sarp ve tehlikelerle dolu Alp Dağları'nı geçmeyi göze alması tarihçilerin çoğu tarafından Kartacalıların denizdeki Roma üstünlüğünden çekinmelerine yorulur. Ancak yine bir başka grup tarihçi, Hannibal'ın uzun kara yolunu kullanmasında denizdeki Roma etkinliğinden ziyade bu güzergâh üzerinde bulunan Roma düşmanı toplumları (İspanyollar, Keltler, Galyalılar vs.) kendi safında toplama isteğinin yattığını belirtmektedirler. Gerçekten de Hannibal İtalya üzerine doğru ilerlerken geçtiği yollarda önemli miktardaki yabancı askeri ordusuna katmayı başarmıştır. Bunların içinde sadece Galyalılardan Kartaca ordusu saflarına katılan asker sayısı 25 000 civarındadır.

     Hannibal ordusuna değişik yerlerden topladığı askerler ve savaş filleriyle Romalıların hiç beklemediği yolları tercih ederek Kuzey İtalya'ya kadar varmıştır. Kış ortasında fillerle birlikte Alp Dağları'nı aşmak, bahar aylarında suları yükselen Rhöne Nehri'ni geçmek, Etruria'ya ulaşabilmek için zorlu bataklıklara girmek Hannibal'ın kullandığı yöntemler arasındaydı. Böyle bir yönteme başvurmakla Hannibal çok sayıda asker ve at / fil kaybetmiş fakat düşmanlarının seçtikleri belirli mevzilerde onlarla savaşmaktan kaçınmış olduğundan onlara avantaj sağlamanın önüne geçmiştir.


Kartacalı Hannibal'ın İtalya'ya İntikali Esnasında Alp Dağları Üzerinde Kullandığı Muhtemel Güzergâh ve Alp Dağları Üzerindeki Geçiş Yolları







     Düşmanın beklemediği anlarda beklemediği kararlar veren Hannibal, güzergâhı üzerinde önüne çıkan Roma ordularını gafil avlayabilmekteydi. İkinci Pön Savaşı kapsamındaki diğer iki muhabere olan Trebia ve Trasimen'de Kartaca ordusuna boyun eğen Romalılar halkının ve müttefiklerinin güvenini daha fazla azaltmamak için Kartaca tehdidini tamamen bertaraf etme kararı vermişti. Bu amaçla Fabius Maksimus Roma senatosu tarafından diktatör olarak seçilmişti.

     Fabius Maksimus'un Kartaca ordularına karşı izlediği strateji o döneme değin pek görülmemiş, uygulanması pek düşünülmemiş mahiyetteydi. Daha sonraları literatüre "Fabian Strateji" olarak geçen bu anlayışa göre; düşmanla direkt biçimde muhabere etmekten kaçınılıyor, düşmanın ve düşmana müttefik olan / olabilecek hasımların moral motivasyonunun azaltılması planlanıyordu. Hannibal istim üzerinde oldukça kendisine destek sağladığı için Fabian stratejinin hayata geçirilmesi mantıklı görünüyordu. Dolayısıyla istim üzerinde bulunan Kartacalıların yıpratılması Fabius Maksimus'un öncelikli amacıydı. Bundan ötürü Romalılar Kartaca ordularına küçük çaplı vur-kaçlarla zarar vermeye başladı ve Kartaca birliklerinin çevresinden ayrılmayarak ana birliklerin arkasında kalan veyahut ana birliklere lojistik destek sağlamakla görevli askerlerin üzerine saldırıyordu. Yeterli lojistik destek alamayan Kartacalıların sağlıklı biçimde üs kurmaları engellenirken, meydan savaşı biçimindeki vuruşmalarda Kartacalılara yenilen Roma askerlerinin ufak çaplı saldırılarda kazandıkları başarılar özgüvenlerini de arttırıyordu.

     Ancak bu strateji uzun vadede sonuç verecek mahiyetteydi. Hannibal komutasındaki Kartaca ordusu halen geçtiği alanlardaki yerleşim birimlerine zarar verebiliyordu ve dolayısıyla halkın buna tahammülü kalmamıştı. Altı aylık atanma sürecinin akabinde Fabius Maksimus'un nihai zafere ulaşamaması ve kendisine muhalif bazı kişilerin manipülasyonları nedeniyle Maksimus görevden alınmış, yerine "kifayetsiz muhteris" bir karakterdeki Caius Varro ile Lucius Paullus göreve getirilmişlerdir. Aynı dönemde Kartacalıların Roma köylülerinin ürettikleri ürünlere bile el koymaya başlaması Roma senatosunun o döneme değin görülmüş en kalabalık Roma ordusunu toplayarak Kartaca üzerine yürüme kararı almasını beraberinde getirmiştir. İlk planda 8 lejyonun savaş tertibi alması emredilmiştir. Daha sonra bu rakam destekleyici yedekler ve süvarilerle 16 lejyona kadar ulaşmıştır ki, 300 yıl sonra Roma İmparatorluğu Britanya'dan Mezopotamya'ya kadar uzanan nüfuz alanı içerisinde bile 25 lejyonluk bir askeri güce sahipti.

     Roma kuvvetlerinin başına geçen iki konsülden Caius Varro taarruz güdüsü ile muhakeme gücü arasında denge bulunmayan bir insanken, Lucius Paullus itidalle hareket eden ve şartların olgunlaşmasını kollayan bir karakterdeydi. Normal şartlarda her Roma konsülü kendi ordusuna komuta ederdi fakat Cannae Savaşı öncesinde toplanan Roma ordusunun büyüklüğü her iki konsülün orduya sırayla komuta etmesini gerektirmişti. Roma ordusu Cannae'ye doğru ilerlerken  yol üzerinde bir Kartaca birliğinin saldırısını başarı ile püskürten Varro'ya karşı güven duygusunun artması Cannae Savaşı sırasında orduyu ilk olarak onun komuta etmesini sağlamıştı.

     Milattan önce 216 yılının 2 Ağustos sabahında Roma ve Kartaca orduları Cannae'de savaş düzeni aldılar. Kartaca ordusu birçok farklı toplumdan oluşsa da, Hannibal İtalya'ya yürüyüşünün başlangıcından Cannae Savaşı'na kadar geçen süreçte ordusunda belirli bir disiplini sağlamıştı. Kartaca ordusunda Kelt, Galya'lı ve İspanyol piyadeler merkezde, onlara göre daha yetenekli ve ağır zırhlı olan Libya'lı piyadeler ise sağlı sollu iki blok halinde cehpe gerisinde saf tutmuştu. Süvariler arasında İspanyol ve Galya'lı ağır süvariler ile Numidya'lı hafif süvariler bulunuyordu.


Kartaca Ordusunun Savaş Unsurları...

Libya'lı Ağır Piyadeler

(Hannibal'ın en çok güvendiği piyade birimidir. Zırhlı olup falanks düzenine benzer bir düzende, disiplin içerisinde savaşırlardı.)




İspanyol Piyadeler

("Falcata" adındaki 60 - 70 cm. uzunluğunda, uca doğru eğimli, eğimin kılıcın alt kısmında iç bükey üst kısmında dış bükey olduğu, kabzası kancaya benzeyen bir kılıç taşırlardı. Yakın mesafede harp etmeyi severlerdi. Kılıçları o dönemde Avrupa'da kullanılan en iyi çelik kullanılarak yapılıyordu.)




Kelt ve Galya'lı Savaşçılar

( Kelt'ler barbar nitelikli insanlardı. Kendi hayatları dahil, insan hayatına önem vermezler, düşmana karşı vahşi gözükmek için boynuzlu başlıklar giyer, uzun kalkanlar taşırlardı. Bununla birlikte vücut zırhı kullanmaz ve hatta üzerlerine giysi giymezlerdi. Silahları uzun demirden kılıçlar ve demirden yapılmış sivri uçlu ağır bir ciritti. Alttaki ilk iki illustrasyonda Kelt savaşçılar diğerinde ise Galya'lı savaşçılar görülmekte...)







Balearya'lılar


(Kökenleri Menorca‚ Mallorca‚ Cabrera‚ İbiza ve Formenteragelen gibi adalar olup, sapanla savaşmaktaydılar. Bu sapanların kısa-orta ve uzun menzile uygun cisim atmaya yarayan boyutları vardı. Balearya'lılar sapanlarını boyunlarında taşırlardı.)




Numidia'lı Süvariler

(Numidia bugünkü Cezayir civarını içine alan bir bölgedir. Bu bölgede yetişen atlı süvariler kendilerine has bir biçimde savaşırlardı ve işlerinde çok mahirdiler. Dizgin kullanmadıkları ve atları dizleriyle yönlendirdikleri için iki elle de savaşabiliyorlardı. Ana silahları kısa ciritlerdi. Leopar desenli eyer battaniyesi üzerine oturarak uzun cüppeler giyerler, bu da düşmanları üzerinde psikolojik etki yapardı. Savaş alanında çok çevik biçimde hareket etmekteydiler. İllustrasyonda bir Roma süvarisiyle savaşan Numidia'lı süvari görülmekte...)




İspanyol ve Galya'lı Ağır Süvariler

(İspanyol süvariler zırh giyerler, mızrak ve falcata taşırlardı. Galya'lı süvariler de zırh giyip, mızrak ve kılıç taşırlardı. Miğferlerinin tepelerin çeşitli vahşi hayvan figürleri bulunurdu. İllustrasyonda önce bir Roma süvarisine taarruz eden iki İspanyol ağır süvari görünüyor. Altta ise Galya'lı ağır süvari görünmekte...)







     Roma ordusu Antik çağdaki en güçlü ve donanımlı orduydu. Askerlerinin ekseriyeti zincir zırh giyer, hafif oval kalkanlar kullanırlardı. Başlıca silahları ağır fırlatma mızrağı olan pilum ve iyi kullanıldığında çok etkili bir kılıç olan gladiustu. Pilumun yaklaşık 1,5 metre uzunluğunda tahtadan bir dingili, 1 metre uzunluğunda ve 2 cm. kalınlığında demir çubuğu vardı. Demir çubuğun ucuna küçük bir mızrak ucu takılıyor, her lejyon askeri pilumu 10 ila 20 adım arasıdaki bir mesafede atıyorlardı. Kısa ve keskin kılıçlar olan gladiusları neredeyse omuz omuza denecek yakın bir düzen içerisinde savaşarak kullanırlar, düşmanın genellikle koltuk altı bölgesine saplarlardı. Düşmanları daha uzun kılıçlar kullandıkları için daha geniş bir manevra alanına gereksinim duyarken Romalılar gladiusları sayesinde aynı ebattaki bir alanda daha fazla asker kullanabiliyorlardı.

     Roma lejyonları her biri 4200 piyade ve 300 süvariden mürekkep birimlerdi. Bu birimler içerisinde zırh giymeyen ve cirit kullanan 1200 velite (hafif piyade) ; kılıç-zırh ve iki ciritle donanmış 1200'er principe ve hastati (ağır piyadeler) ; 2,5 metre uzunluğundaki mızrakları kullanan ağır zırhlı 600 triarii (en tecrübeli askerlerden oluşan birim) bulunurdu. Askerler yanaşık düzende savaştıklarından güçleri bireysel yeteneklerinden ziyade beraber, eşgüdüm içerisinde hareket etmelerinden ileri gelirdi. Savaş başladığında veliteler ellerindeki ciritleri düşmanın üzerine atarak onları taciz ederler, akabinde süratle geri çekilerek yerlerini hastati ve principelere bırakırlardı. 

     Lejyonlar 100'er metre arayla, üç saf halinde tertip alırlardı. Her hat her birinde 20 asker bulunan ve 6 saf askerden oluşmuş küçük bir falanks olan 120 askerlik "maniple"lere bölünmüştü. Her lejyon askeri ortalama 5 metre kare ebatındaki bir alanda savaşıyordu. Lejyon askerleri topyekun saldırmaz üçte ikisi sıcak bölgenin dışında sırasını beklerdi. Askerler yorulduklarında savaştıkları maniplelerden çekilir ya da tüm ilk hat çekilebilirdi. Üçüncü hattaki triariiler çekilen askerler için güvenli bir alan oluştururdu. Triariiler en tecrübeli ve en kıdemli askerlerdi ve çoğu zaman savaşa dahil bile olmazlardı. Fakat sıkı bir falanks disiplini içerisinde savaştıkları ve dönemleri için en modern teçhizatları kullandıkları için düşman açısından göz korkutucu bir nitelikleri vardı.


Roma Ordusunun Savaş Düzeni

Piyadelerin Savaş Düzeni: "Maniple"



Süvari (Equites) Birimlerinin  Savaş Düzeni




     Her Roma lejyonunda 7 üst rütbeli subay ile 60 centurion (iyi ve tecrübeli askerler arasından seçilmiş düşük rütbeli subaylar) bulunmaktaydı. Bunun dışında Roma'nın diğer piyade birimi olan okçularını ise umumiyetle Sicilyalı okçular oluşturmaktaydı. Equites diye adlandırılan Roma süvarisi ise oldukça prestijli bir birim olmasına karşın belki de ordunun en yumuşak bölgesiydi. Lejyonların 4200 piyadeye karşılık 300 süvari ile desteklenmesi / donatılması bir anlamda bunun göstergesidir. Piyadeye ve niceliğe önem veren Roma ordusunda müttefik devletlerden de süvari sınıfı asker desteği sağlanabiliyordu.



Roma Ordusunun Savaş Unsurları...

Sol başta "Tribunus" (Roma Cumhuriyeti'nde seçilmiş asker ya da sivil idarecilere verilen bir ünvan); Ortada bir roma "Signifer"i (Roma ordusunda askeri birliklerin amblemlerini / işaretlerini taşıyan kişiler); Sağ başta ise bir Roma konsülü görülmekte.


Sol baştaki illustrasyon "triarii", ortadaki illustrasyon "hastati" ve "principe", sağ baştaki illustrasyon ise "velite"leri tasvir etmektedir.





Roma Süvarileri (Equites) savaşta düşman piyadesini bozma, düşman orduları üzerine manevra yaparak onları kuşatma ve rakip süvarilerin üzerine taarruz etme gibi görevleri vardı. Başlarında "Decurion" denen komutanlar bulunurdu. "Decurion"lar bir birliğin veya 30 süvariden oluşan "turma"lara komuta ederdi.




     Görüldüğü gibi iki ordu da gayet donanımlı ve savaşa hazır bir durumdaydı ve savaş dönemin teamüllerine uygun biçimde iki ordunun da piyadelerini merkeze, süvarilerini kanatlarına yerleştirmesiyle başladı. Bununla birlikte, Kartaca kumandanı Hannibal alışılmışın dışındaki bir anlayışla disiplini zayıf, hafif zırhlı İspanyol ve Kelt piyadeleri merkezin önüne çıkarmış, ordusunun en elit birimi sayılabilecek ağır zırh kuşanmış Libya'lı piyadeleri iki ayrı birime ayırarak cephe hattının sağ ve sol arka tarafına konuşlandırmıştır.

     Roma piyadesinin hücumu sonrasında dayanamayacağı aşikâr olan İspanyol ve Kelt piyadelerin neden merkezin ön saflarına alındığı daha sonra anlaşılacaktır. Hannibal sol kanatta Hasdrubal komutasındaki İspanyol ve Galya'lı ağır süvarileri, sağ tarafa ise Maharbal komutasındaki hafif Numidya'yalı süvarileri yerleştirirken merkezin komutasını kardeşi Mago ile beraber üstlenmişti. Romalılar ise piyadeleri merkeze çekerek, sağ tarafa Paullus komutasındaki süvarileri yerleştirmiş, sol kanattaki süvarileri de Varro kendi komutasına almıştır.


Cannae Savaşı'nda Tarafların Aldıkları Savaş Pozisyonları

("Mavi Renk" Kartaca Ordusunu, "Kırmızı Renk" İse Roma Ordusunu Tanımlamaktadır.)




     Nihayetinde savaş Hannibal'ın sol kanattaki İspanyol ve Galya'lı ağır süvarilerini Roma sağ kanadını kullanan Paullus komutasındaki süvarilerin üzerine göndermesiyle başladı. İspanyol ve Kelt piyadelerini de öne çıkaran Hannibal güçlü ve organize Roma piyadesinin buraya yüklenmesiyle bu hattın çökeceğini tahmin ediyordu. Nitekim Hannibal'ın önceden düşündüğü ve olmasını arzu ettiği durum gerçekleşti. Komutasına aldığı Kelt ve ve İspanyol piyadeler her ne kadar disiplinsizlikleriyle meşhur olsa da, savaş öncesinde zamanında geri çekilme hususunda disipline edilen bu askerler Roma tazyiki kaşısında geri çekilmeye başladılar. Böylelikle hem büyük kayıp verilmemiş hem de Roma piyadesinin onları takip etmesi sağlanmıştı. Kartaca merkezinde geri çekilen Kelt ve İspanyol piyadeleri takip eden Romalılar farkında olmadan tuzağa düşmüş, sanki bir torbanın ağzından içeri girmişti. Romalı askerlerin tuzağa düştüğünü gören Hannibal zaman geçirmeden arka saflarda ihtiyata aldığı Libya'lı ağır piyadelerine manevra yaptırarak iki kanattan da Roma piyadelerin üstüne sürdü ve Romalıları kuşatmaya başladı. Aynı sıralarda Kartaca ordusunun İspanyol ve Galya'lı ağır süvarileri Paullus komutasındaki sağ kanat Roma süvarilerini de bozup kovalamaya başlayınca Roma açısından durum iyice vahimleşen bir hale geldi.


Kartaca Piyadesinin Geri Çekilmesini, Onları Kovalayan Roma Piyadesinin Tuzağa Düşmelerini ve Kartacalıların Kanatlardan Başlattıkları Taarruz Sonrasında Roma Kanatlarının Bozulmasını Gösteren Bir Çizim...




     Paullus'un ölmesiyle iyice dağılmaya başlayan Roma sağ kanat süvarilerini kovalayan Kartaca sol kanadı (İspanyol ve Kelt ağır süvarileri) bir süre sonra takip işini bırakarak daha önce Numidya'lı hafif süvarilerin hücum edip oyaladıkları Varro komutasındaki Roma sağ kanadına taarruz etti. Kartaca'nın iki süvari biriminin saldırısı karşısında çok fazla dayanamayan Roma sağ kanat süvarileri de kaçmaya başladı. Bunların takibatını Numidya'lı hafif süvariler yaparken Kartaca ağır süvarileri çark edip daha önce Kartaca piyadesinin tuzağına düşmüş olan Roma merkez piyadelerinin arkasına çıktı. İki taraftan Libya'lı ağır piyadelerin kıskacına takılan Roma piyadeleri üçüncü bir kıskaç ile Kartaca ağır süvarisini arkasında bulunca hiçbir şansları kalmadı ve olay kıyıma döndü.


Kartaca Ordusunun Roma Ordusunu Kuşatması ve İmha Etmesi...





     O zamana değin görülen en fazla sayıdaki lejyonu savaş alanında toplayan Roma ordusu içerisinde doğal olarak ilk kez savaşan acemi askerler de bulunuyordu. Eğitimleri icabı hiçbir biçimde geri çekilmemeye odaklandırılmış Roma piyadeleri takatleri bitinceye değin savaşarak ölmüşlerdi. Öğleden sonraya gelindiğinde 60 000 civarındaki Roma askeri hayatını kaybetmişti. Kartaca'nın kaybı ise 8000 kadardı.


Cannae Savaşı'nda Kartacalıların Kullandıkları Savaş Filleri Romalıları Psikolojik Olarak Da Etkilemiştir. Öyle Ki,  Romalılar Kendi Yönetimlerindeki Tüm Halklara Savaş Fili Yetiştirmelerini Yasaklamıştır.





     İhtişamlı Roma ordusunu çok ağır bir yenilgiye uğratan Hannibal'ın planları yenilecek Roma ordusunun müttefikleri tarafından terkedileceği üzerineydi. Fakat bu düşünce tam manasıyla gerçekleşmedi. Bir süre daha İtalya'da kalan Hannibal birkaç küçük Roma ordusunu daha etkisiz hale getirse de, Roma'yı uzlaşıya zorlayamadı. Ayrıca ordusu bitkin düştüğü, Roma şehirlerinin surlarına karşı elinde nitelikli ve yeterli sayıda kuşatma aracı olmadığı için Roma Cumhuriyeti'nin kalbine hücum etmeyi uygun görmedi. Yaklaşık 14 yıl İtalya'da tehdit unsuru olarak bulunmasına rağmen Roma'yı dize getiremeyen Hannibal bu sürecin ardından Afrika'ya dönmek zorunda kaldı. Roma ise Fabius Maksimus'un örgütleyici yeteneği sayesinde direnmiş, kendisinden kopmayan müttefiklerinden gelen yardımlarla toparlanmıştır.


     Aslında Cannae Savaşı herşeye karşın Roma'nın gücünü tekrar gözler önüne sermekteydi. İkinci Pön Savaşı'ndaki 3 önemli muharebeyi kaybetmesinden sonra bile Roma'nın ayakta kalması diğer hasımları için belirleyici bir kriterdi. Fakat Kartaca için aynı şeyden bahsetmek pek mümkün olamaz. Roma'yı İkinci Pön Savaşı kapsamındaki tüm önemli muharebelerde perişan eden Kartaca devleti hassas bir yapıya sahipti. Zira Roma ne kadar kayıp verirse versin en kötü zamanında bile eğitimli 200 000 vatandaş askeri silah altına alabiliyordu. Kartaca ordusu ise en iyi dönemlerinde bile 75 000 paralı asker ile bir o kadar yarı sadık kabile askeri ve eğitimi düşük vatandaş asker toplayabiliyordu. Buna ek olarak, ordudaki heterojen yapı istikrarsızlığı da beraberinde getiriyordu. Yani savaş sadece aynı sayıdaki eğitimli asker arasında cereyan etse Kartaca'nın Roma'yı her zaman yenebilme şansı vardı fakat işin içine diğer birimler girdiğinde Kartaca ordusunun Roma üzerinde sürekli bir tahakkümü mümkün olamazdı. Nitekim M.Ö. 202'de Kartaca ordusu kendi toprakları içerisinde hemen hemen aynı sayıdaki Roma askerine yenik düşmüş ve bir daha belini doğrultamamıştı.


Cannae Savaşı'nın Gerçekleştiği Coğrafya: Günümüzdeki Görünüm









STRATEJİ - TAKTİK:

     Cannae Savaşı Hannibal'ın taktiksel dehasıyla kazanılmıştır. Savaş öncesinde seçilen güzergâh, güzergâh üzerinde Roma'ya hasım toplumların ittifakının sağlanması, Romalıların hiç beklemedikleri yerlerde ve zamanlarda karşılarına çıkılması hep bu zekanın ürünüdür. Savaş esnasında da gerek savaş tertibi, gerekse ordunun etkin biçimde kumanda edilişi üst düzey bir askeri deha örneğidir.  

     Roma ordusu ise tam tersi seçimler yapmıştır. Fabius Maksimus'un dolaylı stratejiye dayanan etkili yöntemlerinde ısrar edilmeyerek istim üzerindeki Kartaca ordusuyla onların istedikleri şartlarda muharebe edilmesi büyük bir hataydı. Muharebelerde sayı üstünlüğünün birincil derecede önemli olduğuna inanan ve stratejik öngörüden uzak hareket eden Varro gibi komutanlar büyük ve etkili orduların ne kadar zor durumlara düşebileceğini Cannae'de göstermiştir. Aynı Roma ordusunun 15 yıl kadar sonra Zama'da büyük komutan Scipio sayesinde kendisinden daha büyük Kartaca ordularını Afrika'da yenmesi bunun en güzel tezahürüdür.



YARARLANILAN KAYNAKLAR:

* Christon I. Archer - John R. Ferris vd., Dünya Savaş Tarihi, (Çev.) Cem Demirkan, Tümzamanlar Yayıncılık, 2006, (s. 80 - 86).

* Liddel Hart, Strateji: Dolaylı Tutum, (Çev.) Cemal Enginsoy, ASAM Yayınları, 2002, (s. 17 - 22).
* Mark Healy, Cannae 216 BC: Hannibal Smashes Rome's Army, Osprey Publishing, 1994.

* Nic Fields - Duncan Anderson, The Roman Army Of The Punic Wars 264 - 146 BC, Osprey Publishing, 2007.

* Nigel Bagnall, The Punic Wars 264 -146 BC, Osprey Publishing, 2002.

* Peter Wilcox - Angus McBride, Rome's Enemies II: Gallic And British Celts, Osprey Publishing, 1985.

* Philip Matyszak, "Cannae", Bütün Zamanların Yetmiş Büyük Savaşı, (Ed.) Jeremy Black, Oğlak Yayınları, İstanbul, 2006, (s. 32 - 35).

* Terence Wise -  Richard Hook, Armies Of The Carthaginian 265 - 146 BC, Osprey Publishing, 1982.

* William Weir, Dünyayı Değiştiren 50 Savaş, (Çev.) Emine Demirtaş - Mehmet Usta), Etkileşim Yayınları, 2009, (s. 182 - 193).


Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

Hiç yorum yok :


Dinler Tarihi

[Dinler Tarihi][bsummary]

Antik Tarih

[Antik Tarih][list]

Video

[Video][threecolumns]

Dünya Tarihi

[Dünya Tarihi][grids]