Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Merkezi devlet ihtiyacı
Merkezi devlet ihtiyacı
Mısır’da VI. Hanedan döneminde merkezi yönetim iyice zayıflamıştı. Ticareti düzenlemek ve komşu ülkeleri sömürmek için yapılan seferler yapılamaz hale gelmiş, dış ticaret dibe vurmuştu. II. Pepi’nin (Neferkare) olağanüstü uzunluktaki saltanı döneminde (M.Ö. 2246 – 2152) ve özellikle sonuna doğru, mezarlar yeraltına alınmış, mezar süslemeleri çok mütevazı bir hale gelmişti. Pepi’den sonraki 20 yıl içinde (7. ve 8. Hanedanlar) firavunların buyruğu artık ülke çapında pek geçerli değildi. Merkezi otorite sembolik bir düzeydeydi.
II. Pepi’nin bir gece generali Sisinne’ye bir seks ziyareti yaptığı biliniyor. Bu Mısır’da yetişkin erkekler arasında seks yapıldığını gösteren bir örnektir. Söz konusu ziyaret, çok ileriki tarihlerde, Yunan ve Roma dünyasında yaygın olarak karşılaşılacak olan pedastriden yani bir yetişkin erkeğin bir ergen erkek çocukla kurduğu eşcinsel ilişkiden farklıdır.
Nomlarda yöneticilik babadan oğla geçiyordu. Nomların yöneticileri hükmettikleri toprakları kendi mülkleri olarak görüyorlardı. Nomlar arası savaşlar oluyordu. Açlık sık sık görülen bir afet olmuştu. Nil taşkınları o yıllarda yetersizdi. İklim değişikliği ve aksayan devlet düzeni müştereken halkın felaketini hazırlamıştı. Bu dönemde ölüm oranları artmış, Mısır yaşanacak bir yer olmaktan çıkmıştı.
M.Ö. 2134 ile 2040 yılları arası, VIII. hanedanın çöktüğü, parçalanmış bir Mısır’ın yaşandığı zamandır. Bu I. Ara dönemde, Mısır’ın bir bölümü Herakleopolis’den IX. ve X. Hanedanlarca, diğer bölümü Teb’den XI. Hanedan tarafından yönetilmiştir. Bu hanedanlar, kendilerini firavun ilan eden ve bunu çevre nomlara kabul ettiren Nomarklar tarafından kurulmuştu. Başlangıçta bu ikili yapı nedeniyle ülkede pek bir şey değişmedi. Ama hanedanlar kuvvetlenince, birbirleri ile savaşmaya başladılar. Bu dönemde Mısır dışarıdan ve özellikle Nubya’dan paralı asker ithal etti.
Ülkedeki çözülme, etkisini, özellikle sulama sistemi üzerinde ağır olarak gösterdi. Yerler terk edildi, su durgunlaştı, bataklıklar oluştu. Nomlar birbiri ile su dağıtımı nedeniyle dövüşmeye başladılar. Şehirlerde karışıklıklar çıktı. Ekonomi çökmüştü, iç savaşlar vardı ve tabii peşinden açlık geldi. O tarihte yazılan yazılara bakıldığında, yamyamlık bile yapıldığı görülmektedir. Ekilmiş tarlaların genişletilmesi, yeni toprakların işletmeye açılması, o yılların gelen güncel sorunuydu. Bu zorlukları yenebilmek için yapılan çalışmalar sırasında suyu daha yükseğe alabilmek için ilkel aparatlar ve toprağı işleyecek sapan geliştirildi.
Bu dönemde kölelerin varlığı artık tartışma dışıdır. Neredeyse büyük senyörler devri kapanmıştı, şimdi ortaklıklar içinde özel mülkiyet güçleniyordu. Ortakçılıkların içinde bazı kişiler (aileler) gittikçe zenginleşerek, etkin hale geldiler. Bunlara “ güçlü küçükler “ dendi. Bunların geniş toprakları, hayvanları ve köleleri vardı. Zaman zaman, içlerinden senyör sayılanlar bile oluyordu. Bunlar kendilerini, doğuştan değil, kendi gücü ile soyluluğa erişmiş olarak tanımlıyorlardı. Böylece egemen sınıfın yapısında bir değişme oldu. Eski imparatorlukta, başkent Menfis’te oturan ve geniş topraklarında özgür Mısırlı işçileri çalıştıran yüksek görevliler (bürokratlar) ön planda gelirken, şimdi, egemen sınıf, toprakları daha ufak ve çoğu ortakçılıkların basit birer üyesi olan köle sahiplerinden oluşuyordu. Bu yeniler, özellikle güçlü küçükler, Mısır’ın birleşmesinden yanaydılar. Böyle bir birleşmenin, sulama şebekelerini düzenleyeceğini, iç savaşları sona erdireceğini, güçlü bir devlet yaratacağını anlıyorlardı. Güçlü devlet demek, çevreye hâkim olma, köle sayısını arttırmak demekti.
Orta imparatorluk denen bu dönemin başlangıcında, Herakleopolis çevresinde ilk birlik gerçekleşti. Herakleopolis prensleri, Menfis’e baş eğdirdiler. Herakleopolis dönemi, mülkü olmamanın asilik (baş kaldırı) sayıldığı, insanların kökenlerine göre değil, yeteneklerine göre yükseltildiği bir dönemdir. Hükümdar sadece bir Tanrı değildir, aynı zamanda halkına yol gösteren iyi bir çoban, halkını düşünen bir bilgindir. Ancak, tüm Mısır’ı birleştirebilenler Herakleopolisliler değil Tebliler oldular.
Güneyde, Mentuhotep adını taşıyan, Tebli bir nomark, M.Ö. 2040 yılında, tüm Mısır’da birliği gerçekleştirebildi. Bu dönem Mısır’da XI hanedanlık dönemidir. M.Ö. 2040 ile 1640 yılları arasına Mısır’ın Orta Krallık dönemi denir.
Bu dönemin hemen başlarında, M.Ö. 2000 yıllarında, yılanların yakalanması için, Mısır’da kediler evcilleştirildi. Yine bu yıllarda, Mısır, astronomide, Nil taşmalarını önceden hesaplayabilecek kadar ilerlemişti. Dünyada ticaretin de artık iyice ilerlediğini izliyoruz. Baltık denizi kıyılarından amber Akdeniz’e kadar geliyordu. Bu amberin kalıntıları, Miken mezarlarında bulunmuştur.
XII. hanedanı, M.Ö. 1991 yılında, I. Amenemhet kurdu. Amenemhet, nomarkların ayrılıkçı eğilimlerine son vererek, merkezi eğilimi güçlü bir devlet yaratmaya çalıştı. Bu merkezi devlette nomlar eyaletler gibi davranıyorlardı. Nomların idari, adli ve mali özerklikleri vardı. Ayrıca, bağımsız askeri güç te bulundurabiliyorlardı. Firavunlar, nomlara, vergilerin toplanmasını ve hükümdarlık yetkilerinin korunup, korunmadığını denetleyen temsilciler yolluyorlardı. Nomlar hem hükümdar ve hem de nomarklar için vergi topluyorlardı. Büyük Nomlar ikiye bölünüyordu: Hükümdarın bölgesi ve nomarkın bölgesi. Nomarklar, firavunun isteği üzerine, askeri seferlere katılmak zorundaydılar. Yani bir anlamda nomarklar küçük krallar gibi hareket ediyorlardı. Nomarklar " efendi " diye adlandırılıyor, kendilerine anıtsal mezarlar yaptırıyor, yerel Tanrılarına da tapınaklar inşa ediliyorlardı. Firavunlar ise, tüm Mısırı ilgilendiren işleri yapıyorlardı: sulama sistemleri, bataklıkları kurutmak, yeni tarım toprakları kazanmak, Mısır’ı savunmak gibi... Nil’i Kızıldeniz’e bağlayan kanalın açılmasının bu dönemde gerçekleştiği sanılmaktadır.
Mısır sarayları ve tapınakları daima entrika ve tehlikelerle doluydu. İktidar savaşı Firavun ve tapınaklar arasında sürüp giderdi. I. Amenemhet öldürülmüştü. Oğlu I. Senvosret (Sesostris, Heperkare) babasının ağzından, ünlü öğüdün de içinde olduğu bir yazı yazdırdı. Milligen papirüsü denen bu papirüsün aslı kayıptır. Milligen Papirüsü olarak elimizde 1843 tarihinde
Peyron’un yaptığı kopya şu an esas kaynak niteliğindedir. Bu papirüsteki öğreti ve bilgiler, asırlarca Mısır okullarında okutulmuştur. Papirüsün talebeler için tahtaya yazılmış parçalarından örnekler, günümüze ulaşmıştır. Şiir formunda yazılmış olan bu nasihatlerden alıntılabilinecek en ünlü bölüm şudur:
“ Tebaana karşı sert ol. Halk ancak zor kullananlara itaat eder. Kimseyi dost belleme...
Kimseyi kardeşin gibi görme… Hiçbir dosta güvenme. Yatarken kapının önünde güvendiğin nöbetçiler dik… Tehlike anında insanın dostu yoktur.”
Sınırları Sami kabilelerine ve Etiyopyalılara karşı korumak gerekiyordu. Bunun için, sadece Mısırlılardan oluşan sürekli bir ordu kuruldu. Orta imparatorluğun sonuna doğru, altın değer ölçüsü haline getirildi. Bu da ticareti ve zanaatı olumlu yönde etkileyerek, yeni bir açılım getirdi. Mısır, Etiyopya’ya el koyarak altın madenlerinin Mısır’a akışını garanti altına aldı.
Post A Comment
Hiç yorum yok :