Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Hititler Genişliyor
Hitit |
Hitit kralı Anitta'nın, Hattuşaş'ı lânetlenmesine rağmen, ahfadı bu vasiyete uymamış ve Hattuşaş'a önem vermiştir. Anitta’dan bir süre sonra kral olan Labarna veya Tabarna zamanında, Hattuşaş imar edilmiş ve başkent Neşa’dan Hattuşaş’a taşınmıştır. Labarna ise ismini Hattuşalı anlamına gelen Hattuşili olarak değiştirmiştir. Hattuşili’yi, Hitit devletinin ilk kralı kabul etmek adet olmuştur. Anitta ile (M.Ö. 1750), Hattuşili (M.Ö. 1650 – 1620) (Akurgal’a göre M.Ö. 1660 – 1630) arasında, birtakım kralların, Büyük Kral tahtına geçtiğini biliyoruz. Ancak bu kralların sırası ve eylemleri şimdilik açıkça bilinmemektedir.
Devlet kuruluşunun hemen başlarında, Hitit devleti, Hupisna (Yunan-Roma çağının Kybistra’sı), Tuvanuva (Şimdiki Bor yakınlarında Yunan-Roma çağının Tyana’sı), Landa (şimdiki Karaman veya Yunan-Roma çağının Laranda’sı), Lusna (Yunan-Roma çağının Lystra’sı, Çatal höyük yakınlarında) gibi döneminin önemli şehirlerini topraklarına katmıştır. Kuruluşun ilk yıllarında, Hitit sınırları Kuzeyde Karadeniz (Paphlagonia), Güneyde Akdeniz, Batıda göller bölgesi (Arzava devleti o sıralarda Ege kıyılarında hâkimiyet kurmuştu) ve Doğuda Kuzey Mezopotamya’ya ulaşmıştı. Hitit devletinin ağırlığı İç Anadolu idi. Kızılırmak’ın (Halys, Halis okunur) yayı içinde başşehir Hattuşaş, Kızılırmak nehir yayının güneyinde, daha önce adlarını saydığımız şehirler vardı.
Hattuşili ilk askeri seferlerini Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye’ye düzenlemiş ve Kuzey Suriye’nin anahtarı durumundaki, Hatay civarındaki, Alalah kentini almıştı. Sonra, Amanos dağlarını aşarak Kuzey Suriye’ye de girmişti. Daha önce adından bahsettiğimiz Kuzey Karadeniz’de yerleşik Kaşkalıların üzerinde ise belirli bir hâkimiyet kuramamıştı. Dağlık
bölgede yaşayan ve haklarında fazla bilgiye sahip olmadığımız Kaşkalılar, Hititler için sürekli bir çıbanbaşı olmuş ve en kuvvetli dönemlerinde bile Hititleri yıpratmışlardır. Hititler Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya’da hâkimiyet kurduktan sonra, batıdaki Arzava devleti ile aralarındaki problemi kuvvet yoluyla çözmeye çalıştılar. Ama bu tarihte sahneye Hurriler çıktı. Tam Hititler Arzava üzerine yürürken, Hurriler Kuzey Mezopotamya’yı ele geçirdiler. Hititler iki ateş arasında kalmışlardı. Ve hatta bir ara, başkent Hattuşaş hariç neredeyse tüm ülke elden gidiyordu. Bu durumda Kral Hattuşili geri dönüp, Hurri ilerleyişini durdurmaya çalıştı. Ve ancak iki yılda sınırlarını tekrar güvenlik altına aldı.
Aslında Hattuşili, Hurri ilerlemesini mi durdurdu, yoksa yayılmacı bir siyasetle, Suriye’yi ele geçirmeye mi uğraştı, tam bilemiyoruz. Belki her ikisi birden etkili olmuştur. Daha Hatti döneminde söylenen eski bir Hitit duası vardır. " Kral sağlıklı olsun, kraliçe, prensler ve birlikler ve ülkesi de öyle. Ülkesi bu yönde de denize, öbür yönde de denize komşu olsun ". Hititler kendilerine gelir gelmez, hemen, tüm çabalarını denize ulaşmaya harcamışlardır. Yani akınları bilinçsiz, rast gele değildir. Belli bir jeopolitik bilince dayanmaktadır.
Hattuşili, Alalah’tan sonra Hahhu ve Haşşu kentlerini ele geçirdi. Buradan, insan, altın, gümüş ve çeşitli kıymetli eşyalar gasp edildi. Kuzey Suriye kentleri zengindi. Hâlbuki aynı dönemde, Anadolu içinde yapılan savaşlarda, kazanan, ganimet olarak, koyun ve sığır alabiliyordu. Büyük kral, bu zenginliğe arkasını dönemezdi. Kuzey Suriye ele geçirildi. Ele geçirdikleri kentlerin Tanrılarını, Anadolu’daki tapınaklara taşıyorlardı. Kazanılan Tanrılarla Hitit panteonu büyüdükçe, Hitit büyük kralının gücü de artıyordu. Daha sonraları, Hitit Tanrılarının sayısı, takip edilemeyecek kadar artacaktır ve bu Tanrılar bolluğu herkesin kafasını karıştıracaktır. Anadolu halkı ve devletleri, başka Tanrı ve dinleri kabullenmekte daima hevesli olmuşlardır.
Hattuşili, Fırat ırmağını da geçmişti ve bununla öğünüyordu. Kendini, daha önce Fırat’ı geçen, Sümer-Akkad kralı Sargon’la karşılaştırıyordu. Sargon, Fırat’ı yaklaşık 700 yıl önce geçmişti, ama efsanesi Anadolu’da hala yaşıyordu. Bu bile bize, Anadolu ve aslında tüm Orta Doğu üzerinde Sümer-Akkad etkisinin ne denli güçlü olduğunu gösterir. Burada özetlediğimiz olayları bir de Hititlerin ağzından dinleyelim:
" Fırat ırmağını benden öncekiler hiç geçmemişti. Ben, Büyük kral, onu yaya geçtim, ordularım da benim ardımdan yaya geçtiler. Sargon da onu geçip, Hahhu ordusunu yenmişti. Ama Hahhu’ya kötülük yapmamıştı, kenti ateşe vermemiş, dumanını Gökyüzünün Fırtına Tanrısına yükseltmemişti. Fakat ben, Büyük Kral, Haşşu kralını ve Hahhu kralını yendim,
kentlerini ateşe verdim ve dumanlarını Gökyüzünün Fırtına Tanrısına ve Güneş Tanrısına yükselttim ve Hahhu kralını bir yük arabasına koştum. "
Dikkat edilirse, Hitit kralının tarih bilinci burada da ortaya çıkmaktadır. Hattuşili, neredeyse, yüzlerce yıl önce Akkad kralı Sargon'un Anadolu içlerine yaptığı sefere karşılık vermektedir. Hattuşili’nin genişleme siyasetini uygulaması pek kolay olmamıştır. Topraklar genişledikçe, görev yapan asker ve yönetim kademeleri zaman zaman ihmal, suiistimal ve yanlışlar yaparak, Hitit çıkarlarını tehlikeye atmışlardır. Urşu adlı kentin muhasara edilmesi ve alınması sırasında, görevlilerin Hattuşili’ye ihanet ettikleri belgelenmiştir. Bu görevi kötüye kullananlara, Kargamış ve Helpa (Halep) gibi Hurrilerin yanında yer alan kent devletleri de yardım etmişlerdi. Ayrıca Hattuşili güneydoğuda savaşırken, bazı prensler ve prensesler de taht için komplolar kuruyorlardı. Her şeye rağmen, Hattuşili döneminde, hem Hitit devletinin kurumları ve hem de dış siyaseti belirginleşmiştir.
Nebra Diski |
Hattuşili, Helpa (Halep) civarında yapılan savaşlar esnasında, yaralanarak öldü ve vasiyeti icabı, yerini, torunu Murşili’ye bıraktı. Hattuşili’nin hasta yatağında, Kuşşar kentinde yazdığı vasiyetnamenin özeti şöyledir. Pankuş'un (Soylular Meclisi) dikkatine: Kız kardeşimin oğlu olan ve benim oğul ve veliaht yaptığım Labarna, taht aleyhine çevrilen entrikalara alet olmuştur. O bir yılandır. Zaten babasına sevgi göstermeyen, uyruğuna da sevgi göstermez. Bu nedenle Labarna artık veliaht olamaz. Hattuşili'nin vasiyeti mealen şöyle devam eder. Ama öç alınmaya kalkışılırsa, ülke kargaşaya düşebilir, iç barış bozulmamalıdır. Labarna ılımlı bir şekilde enterne edilmelidir. Evi, tarlası ve hayvanları olacaktır. Hatta iyi davranışlarını sürdürürse Kente bile gelebilecektir. Büyük Kral şimdi Murşili’yi veliaht ilan etmektedir. Murşili kral olmak üzere yetiştirilecektir. Murşili’yi eğitecek olanlar, Hattuşili’nin gösterdiği biçimde davranacaklardır. Veliahttın aklını çelmek için başkaları ile ilgili suçlamalarda bulunmak ve kent yaşlılarının devlet işlerine karışması yasaklanmıştır. Ülke içinde kargaşa olmaması için, Büyük Kralın vasiyeti, her ay Murşili’ye okutularak, iyice ezberlemesi sağlanmalıdır. Tanrılara karşı saygılı olunmalı, günah işlenmemeli, gerekirse Pankuş’un fikrine başvurulmalıdır. Hattuşili’nin, bu vasiyeti aynı zamanda tarihsel olayların da anlatıldığı, siyasi içerikli bir metindir. Hattuşili vasiyetnamesini karısı Haştayar’a hitaben, şöyle sona erdirir. " Cesedimi geleneklere uygun biçimde yıka; beni kollarına al ve kollarında toprağa ver."
Bu dönem incelendikçe, Anadolu’da bazı unsurlar netleşmektedir. Biri, tüm Tanrı ve inançlara gösterilen hoşgörü ve daha da ötede onları benimsemedir. Diğer, Büyük Krala bağlı çok sayıda kent devletinin ve bu devletciklerin krallarının varlığıdır. Bir diğeri de, iç barışa verilen önem ve bununla birlikte intikam almak amacı ile ceza verilmemesidir. Ayrıca devlet menfaatlerinin, kişi menfaatleri üzerinde tutulmasının sinyalleri vardır.
M.Ö. 1600 yıllarına ait, Almanya’nın Sachsen- Anhalt eyaletinde, Nebra gök tekeri bulmuştur. Bu teker o tarihlerde, Avrupa’da karmaşık gök ölçümleri yapıldığını gösteren önemli bir bulgu olabilir.
Post A Comment
Hiç yorum yok :