Tayfun Harekatı : Hitler'in özgüveninde son nokta...
Barbarossa Harekatının akışını Moskova'ya yönlendirmek yerine kuzeye, Ukrayna'ya yönlendiren Hitler, daha orduları Ukrayna seferine yeni başlamışken, bir sonraki hedefi olan Moskova'nın saldırı planlarını hazırlamış ve komutanlarına göndermişti bile...Plana gizli bir isim de vermişti: "Tayfun"
Komutanlar endişeliydi. Kiev Muharebesini bitirdikten sonra, havalar tam da soğumaya başlamışken nereden çıkmıştı bu Moskova saldırısı? Orduda yeterli teçhizat yoktu ve kışa hazırlıklı değildi. Buna rağmen, Führer bir emir vermişti ve yerine getirilmesi şarttı. Komutanlar gönülsüz bir şekilde Hitler'in emrini yerine getirmek üzere, Moskova'ya saldıracak olan merkez grubunu güçlendirmeye başladı. Kuzey ve Güney Ordular Komutanlığından onlarca tümen merkez ordularına kaydırıldı.
Hitler şunun farkındaydı: Rusya artık eski Rusya değildi. Kiev Muharebesinden sonra askeri üstünlüğünü yitirmiş, Timoşenko'nun emrinde 85 tümen asker olmasına rağmen ancak bunun 25'inden tam anlamda faydalanabilecek bir Rusya vardı artık karşılarında...
Fakat bu her ne kadar kulağa hoş gelse de, büyük bir sıkıntı demekti. 2 ay önce, Kiev Muharebesinin başlangıcında Sovyetlerin Moskova çevresindeki askeri tümen sayısı 15'i geçmezken, şimdi ellerinde 85'ten fazla tümen vardı. Bu Almanların Smolensk'te, Minsk'te, Kiev'de budadığı Sovyet ordusunun daha da gür bir şekilde çıkması demekti. Sanki budandıkça daha gür çıkan yabani otlar gibi ! General Halder anılarında bu durumu şu şekilde anlatacaktı: "...her defasında hayran olunacak bir şekilde kendilerini yenileyen Rus askerleri..."
Hitler de bu durumun farkındaydı. Kiev muharebesinin ortasında, Eylül ayında, General Jodl'a "...Rusların sadece iktisadi ve ulaştırma alanlarındaki değil, askeri alandaki gücünü de hafife almışız. Savaş başında 200 tümen düşman bekliyorduk, daha şimdiden 360 tümen oldu saydık. Biz imha ettikçe yenileri tekrar cepheye sürülüyor, bu yüzden cephemiz onların karşısında çok ince kalıyor..." demişti.
Saldırı tam da Hitler'in istediği gibi 2 Ekim'de, yağmurla birlikte başladı. Yağmur ilk başta fazla etkili olmadığı için Alman orduları muazzam hızlarla saldırıya geçti ve büyük başarılar kazandı. Sovyet ana savunma hattından yaklaşık 150 kilometre uzakta, Moskova yolu üzerindeki Vyazma şehri yakınlarında gerçekleşen saldırı Sovyetler için büyük sürpriz oldu. Saldırının ardından Almanlar tarafından yapılan kuşatma harekatı ile, savunmaya katılan 800 bin askerin 690 binden fazlası esir alındı. Kısacası, Almanya'nın müthiş planı sayesinde Rusya daha savaşa ısınamadan, 13 Ekim tarihinde ordusunun büyük bir kısmını Almanların eline vermiş bulunuyordu. Bu harekat, Sovyet Rusya'nın Barbarossa Harekatının başlangıcıyla birlikte 3 milyon askerini esir olarak kaybettiğini de gözler önüne seriyordu. Koskoca Moskova savunmasında sadece 90 bin asker ve 150 tank kalmıştı !
Vyazma muharebesinden başarıyla çıkan Alman ordusuna ilk teşekkür Hitler'den gelir. Hitler yayınladığı bildiride "22 Haziran'dan beri Rusya'yı istila için başladığımız savaş, bütün dünyanın hayretle seyrettiği şekilde sürmekte ve Alman orduları zafer yolunda bayrağımızı biraz daha Doğu'ya taşımaktadırlar. Şimdi değilse bile gelecek kuşaklar bunun, yeni bir devrin başlangıcı olduğunu derinden hissedecektir. Şimdiye kadar 2,5 milyon esir aldık, 14 bin uçak, 18 bin tank ve 20 binden fazla top ele geçirdik. Bu kısa sürede (yaklaşık 5 ayda) işgal ettiğimiz toprak sayısı Almanya'nın iki misli, İngiltere'nin dört misli büyüklüktedir. Düşmanın beli kırılmıştır!" şeklinde halkına ve ordusuna seslenerek, çoktan kazanılmış bir savaşın (!) konuşmasına başlamıştı bile. Fakat kendisi İsviçreli asker Baron de Jomini'nin kitabında yer alan sözlerini hatırlamayacaktı: "Rusya girilmesi kolay, çıkılması zor bir toprak parçasıdır."
Her ne kadar 9 Ekim'de yılın ilk karı düşmüş olsa da, bu Almanların ilk başlarda işine yaramıştı. Çünkü kar demek, zeminin donması ve sertleşmesi demekti. Bu da Alman tankları için rahat hareket imkanı demekti. Kış kendini göstermişti ama çok da sert değildi. Alman ordusu rahatlıkla dayanabilirdi buna. Fakat bir kaç gün sonra gelen yağmur, Almanların en son isteyeceği şeydi. Toprak yumuşamış, her yer çamurla kaplanmış ve tanklar, toplar, motorize birlikler ilerleyemez olmuştu. İkmal yeterli değildi. Alman tanklarının bir çoğuna yeterli yakıt gelmediği için ilerleme hızı günde 2-3 kilometreye kadar düşmüştü. Bu ikmal yetersizliğinde hiç şüphe yok ki, Rusların bütün demiryolu hatlarını geri çekilirken tahrip edilmesiydi. Almanlar bu rayları onarsalar bile, Avrupa'daki ray aralığından daha fazla aralık bulunan Rus demiryolunda trenlerini ilerletmek için ya rayları baştan aşağı değiştirmek ya da trenleri tamamen değiştirmek zorundaydı.
Tarih 31 Ekim'i gösterdiğinde, Alman birlikleri Moskova sınırına 140 kilometre kala ister istemez durmak zorunda kaldılar. Arkalarındaki ikmal hattıyla aralarındaki mesafe açılmış ve kötü hava koşulları sebebiyle nakliye uçakları ve savaş uçakları gerekli desteği sağlayamamıştı. Bu tam da Stalin'in olması için hiç düşünmeden bir parmağını feda edebileceği bir yerkürenin ona sunduğu bir şanstı.
Bu sırada güneyden Rostov şehrine saldıran Fransa ve Polonya'da büyük başarılar kazanmış General Rundstedt orduları büyük bir direnişle karşılaşınca, 1 hafta boyunca gerillalarla savaştıktan sonra Rusların hatlara sızmaya başlamasını engellemek amacıyla şehri terk etti. Bu Almanların savaş boyunca yaptıkları ilk büyük geri çekilişti. Bu hamleyi duyan Hitler, General Rundstedt'i hiç düşünmeden görevinden alarak diğer komutanlara dişini gösterdi.
Kasım ayında yağmurun etkisini yitirmesiyle ve toprağın sertleşmesiyle, merkez ordular grubunda saldırılar gene başlıyor, fakat iyice soğumaya başlayan havalar artık Alman askerlerinin ilerlemesine izin vermiyordu. Stalin Ekim'in ortasında, şehrin savunması için elinde kalan 90 bin kişilik orduyu, takvim yaprakları 15 Kasım'ı gösterdiğinde yarım milyona çıkartmayı başarmıştı. Ruslar Sibirya'da bulunan ve kışa tam olarak hazır bir şekilde gelen 20 tümeni başkent Moskova'nın savunmasına katmıştı.
Fakat savaş boyunca bir kere bile çizmesini Rusya topraklarında kirletmemiş olan Hitler, cepheden 2000 kilometre uzaklıktaki koruluğunda "Moskova'nın düşürülmesi ve arkasındaki Volga nehrine kadar gelinerek burada kışın geçirilmesi için cephe oluşturulması" emrini vererek askerlerini bir hiç uğruna ölüme yolluyordu. Koskoca savaşı, bir çift postal ve bir kaç battaniye yüzünden kaybedecek hali yoktu ya?
Almanya, askerlerinin beyni yeterince yıkanarak onlara böylesine kötü bir durumda bile "Moskova sizin bu soğukta sığınabileceğiniz harika bir şehir. Moskovayı aldığınız an savaş biter. Noel'e evinizde merhaba dersiniz!" şeklinde propagandalar yapılıyordu. Askerler son güçleriyle saldırarak, Moskova'nın 24 kilometre yakınına gelmişti. Bu Almanların Moskova sınırına en fazla yaklaşabildikleri cephe olarak tarihe geçti. Hava artık -50 derecelere kadar düşmüştü. Askerler öldürdükleri Rus askerlerinin parkalarını ve çizmelerini almak için birbirlerini öldürmekten çekinmiyordu. Almanlar savaşta kaybettiklerinden çok daha fazla askeri soğuktan kaybetmeye başlamıştı. Askerlerin idrarları henüz havadayken donmaya başlıyordu. Yaralılara müdahale etmek için sargı bezleri açılamıyordu, çünkü hepsi donmuştu. Zaten sargı bezinin bir önemi de yoktu, bir kaç dakika boyunca yerde yatan yaralı bir asker soğuktan donarak çoktan ölmüş oluyordu. Teçhizatları ya soğuktan ya da içine kaçan çamur yüzünden kullanılamaz hale gelmişti. Tankların içindeki benzinler donuyordu. Tankları, topları bataklıklardan geçirirken zaten yeterince yorulan askerlere bir de soğuk vurduğu için Alman askerlerinin moralleri de bozulmuştu.
Ruslar karşı saldırı düzenleyerek, yer yer Almanları 320 kilometre geriye püskürtmeyi başarmıştı. Alman tankları o muazzam "yıldırım savaşı" taktiğini artık uygulayamıyordu.
6 Aralık günü artık Alman askerleri son saldırılarını yapmış ve geri püskürtülmüştü. Artık taarruz için hali kalmamış askerlerin hiç birinden "Deutschland über Alles" marşı duyulamıyordu. Büyük Alman ordusu, Moskova sınırında takatsiz bir şekilde yere yatmıştı.
Stalin'in komutanlarından Jukov bu fırsatı kaçıracak değildi. Ordularını 7 Aralık Pazartesi günü büyük bir taarruza kaldırdı. Bu taarruz Almanların direncini kırmıştı ve geri çekilmeler başlamıştı. Jukov'un saldırdığı ilk cephe olan General Heinz Guderian cephesinde büyük bir hareketlilik vardı. Guderian anılarında bugünleri şu şekilde aktaracaktı:
"...Bu gibi soğuk, barınak yoksulluğu, yiyecek azlığı, büyük oranda insan ve teçhizat kaybı, petrol ikmalimizin feci durumu... Tüm bunlar bir komutanın işini facia haline getiriyordu. Bu durum sürdükçe taşıdığım sorumluluğun büyüklüğü altında her geçen gün eziliyorum.
Geçirdiğimiz o acıklı kış ayları içinde Rus karının sonsuzluğunu görmüş ve stepten esen buz gibi ruzgarı duymuş olanlar, hiç kimsenin olmayan arazide saatlerce yürüdükten sonra, yeterince giyeceği olmayan, yarı aç yarı tok insanlarla içi tıklım tıklım küçücük bir sığınak bulmuş olanlar, üstelik karşılarında karnı tok, kış savaşı için iyi teçhiz edilmiş, sıcak elbiseler içinde taze Sibirya kuvvetleri görenler... Ancak o sıradaki olaylar üstünde bir yargıya varabilirler..."
Jukov'un muazzam saldırısına rağmen Almanlar, genlerinden gelen disiplin ve uzun süredir kazandıkları savaş deneyimi sayesinde büyük bir imha planının kurbanı olmadan geriye doğru bir taarruz başlatarak kendilerini kıstırmayı planlayan Rus birliklerini yarıp, fazla kayıp vermeden geri çekilmeyi başarıyorlardı. Her ne kadar geride 300 tank, 310 top ve fazla da önemi olmayacak sayıda esir bırakmış olsalar da, Almanların asıl kaybettiği şey ümitleriydi. Almanya için kışı Moskova'da geçirme ümitleri bitmiş, artık hayata tutunmak en büyük ümit olmuştu.
Alman komutanlar için artık bütün amaç "mümkün olduğunca çok askerle hayatta kalmak ve Rus kışını atlatmaktı." Bunun da yolu geriye çekilerek cepheyi daraltmak ve ikmali kolaylaştırmaktan geçiyordu. Fakat 16 Aralık günü komutanlara gelen emir, bütün hayallerini yıkmıştı. Hitler 16 Aralık tarihli bildirisinde "Bir adım bile geri çekilmeyeceksiniz. Bütün askerler şunu kesin olarak bilmelidir ki, geriye doğru atılacak olan her adım Rus kışını, savunmadakilerden yüz kat daha tehlikeli hale getirir." Guderian hemen uçağa atlayarak Almanya'ya, Hitler'in yanına gelip ordunun durumundan bahsederek onu vazgeçirmeye çalışsa da, Hitler'in pek umrunda olmuyor. Orgeneral Guderian kıtasının başına döndükten 3 gün sonra, Führer'in yazılı emriyle "yeterli cesarete sahip olmadığı" gerekçesiyle görevinden alınıyordu. Blitzkrieg taktiğinin kurucusu, Alman zırhlı birliklerinin babası olan Guderian, Führer'in ağzından çıkan iki söz ile savaş dışı kalıyordu.
İşte Almanya 3 ayda 1000 kilometre ilerlemeyi başardığı Rusya seferini, 1942 yılına girerken büyük bir yenilgiyle ve utançla bitirmişti. 2 yıl boyunca bir kere bile geri çekilmeyi düşünmeyen askerler, artık Rus bataklığından kaçmanın yollarını aramaya başlamıştı...
Post A Comment
Hiç yorum yok :