Mitoloji

[Mitoloji][bleft]

Türk Tarihi

[Türk Tarihi][twocolumns]

Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Gılgamış

Gılgamış


Sümer kent devletlerinde hayat sürerken, M.Ö. 2700 tarihinde, 50.000 kişinin yaşadığı Uruk kentinde Kral Gılgamış tahta çıktı. Gılgamış Sümerlerin hafızasında önemli bir yer tutmuştur. Sümerliler, daha sonraları, Kral Gılgamış üzerine pek çok epik destan yazarak onu efsaneleştirmişlerdir.

Gılgamış destanı, bugün elimizde bulunan en eski mitolojik metindir. Destan, Sümerlerce yazıldıktan sonra, Akadlar ve daha sonra da Babilliler tarafından tekrar tekrar düzenlenmiştir. Destanın en önemli tarafı, insanın doğanın sırlarını araştırmaya çalışmasını ve bunun için gerekince Tanrılara kafa tutmasını anlatmasıdır. Gılgamış kendi yolunu kendi çizmektedir. Tanrılar isteseler bile ona engel olamamaktadırlar.

Destana göre Gılgamış, çok akıllı ve çalışkan, genç bir Uruk kralıydı. Halkını sürekli işe koşar, hiç boş bırakmazdı. Kocalarından ve sevgililerinden ayrı düşen Uruk kadınları, Tanrılara Gılgamış’ı dizginlemesi için yalvardılar. Kadınlara acıyan bir Tanrıça da, Gılgamış’a yoldaş olsun diye, yarı hayvan yarı insan (erkek) Enkidu’yu yarattı. Enkidu ve Gılgamış, beraberce serüvenlere atılacaklar, bu sırada Uruk erkekleri de boş kalıp, kadınları ile ilgilenebileceklerdi.Nitekim böyle oldu.

Gılgamış ve Enkidu, ilk karşılaştıklarında, güreşirler. Gılgamış, Enkidu’yu yener. Enkidu, aslında, az önce bir İnanna rahibesi ile günlerce seviştiğinden güçsüz düşmüştür. Bu rahibe, Enkidu’yu kente gelmeye razı etmesi için, Gılgamış tarafından görevlendirilmişti. Rahibe ile durmadan yedi gün, yedi gece sevişen Enkidu, rahibeden sadece sevişmeyi değil, insan olmayı da öğrenmişti.

İki arkadaş, ilk iş olarak, Tanrı Enlil’in sedir ve katran dağını korumakla görevlendirdiği Kumbaba (Humbaba) adlı devi öldürerek, dağı insanlığa kazandırdılar. Bu başarı, Gılgamış’ı yüceleştirip, güzelleştirmişti. İnanna dayanamayıp, Gılgamış’la evlenmek istedi. Ama kral bu teklifi alay ederek ret etti. Onuru kırılan İnanna, Tanrılara İnanna’nın öçünü Gılgamış’tan alabilecek bir boğa yarattırdı.

Gılgamış, boğa ile Uruk kenti önünde karşılaştı. Tanrıça İnanna, onu kent surları üzerinden seyrediyor ve öçünün alınacağından emin gözüküyordu. Gılgamış bir balta ile boğanın kafasını uçurdu. İnanna perişan olmuştu.

Bir gün Enkidu hastalanarak öldü. Arkadaşını çok seven Gılgamış, ölümün acısını tadınca, ölümsüzlüğün yolunu bulmaya çalıştı. Atalarından Ut Nabiştim (Ziusudra, Nuh) Tufandan kurtularak ölümsüzlüğe kavuşmuştu. Gılgamış, ölümsüz atasını bulmaya gitti. Dedesinden Tufan öyküsünü dinleyen Gılgamış, ayrıca ondan, ölümsüzlüğün sırrını da öğrendi. Ölümsüzlük, denizin dibindeki büyülü bir otta idi. Gılgamış, dönüş yolculuğunda, denize dalarak otu aldı. Ama otu tam yiyecekken, bir yılan gelerek otu kapıp, kaçtı.


Ölümsüz olma umudunu kaybeden Gılgamış Uruk kentine geri göndü. Bu sırada, yeraltı Tanrısının izni ile arkadaşı Enkidu’nun ruhu da geri dönmüştü. Gılgamış, Enkidu’nun ruhu ile konuşarak, avundu. Ona, ölüler diyarı hakkında pek çok soru sordu. Destanın şimdiye kadar bulunan bölümleri, bu sorular ile bitmektedir.
Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

Hiç yorum yok :


Dinler Tarihi

[Dinler Tarihi][bsummary]

Antik Tarih

[Antik Tarih][list]

Video

[Video][threecolumns]

Dünya Tarihi

[Dünya Tarihi][grids]