Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Akkad Hakimiyeti
Akkad Hakimiyeti
M.Ö. 2400 yıllarına gelinirken, Sümer ülkesinin kuzeyinde, Akkadlı hükümdarlar gittikçe güçleniyorlardı. Akkadlar Sami kökenliydi ve Sümer ülkesine uzun bir zaman diliminde, ağır ağır gelerek, yerleşmişlerdir. Zamanla çoğalan Akkadlar, kentlerde yönetimi ele geçirmeye başlamışlardı.
M.Ö. 2340 yılında, bir sürü efsaneye ilerde konu olacak olan Sargon, Akkad kralı oldu. Sargon 2315 yılına kadar tahtta kalacak ve kurduğu devlet 200 yıl yaşayacaktır. Sümer milisleri, ağır silahlarla donatılmış olarak, sık sıralar halinde ve mızrakla savaşırlardı. Sargon, para ile tuttuğu topraksız insanlardan, okçu ağırlıklı bir ordu kurdu. Bu ordu ile tüm aşağı Mezopotamya’yı ele geçirdi ve M.Ö. 2320 tarihinde Sümer Akkad birleşik krallığını kurdu.
Sargon yaşadıktan yaklaşık 1000 yıl sonra onun hakkında yazılan bir şiirde, Sargon’un doğumunu şöyle anlatıyor. Bunu Muazzez İlmiye Çığ’dan alıntılayalım. Sargon'un annesi rahibe olduğundan onu gizlice doğurup Musa gibi sepet içinde suya bırakmış. Sepeti bulan Akki adındaki sucu onu büyütmüş ve Kiş Sarayına içkici başı olarak vermiş. Sargon sarayda yaşarken, Kiş kralı Zababa'nın hastalığından ve
güçsüzlüğünden yararlanarak önce Kiş krallığını ele geçirmiş; daha sonra diğer şehir krallıklarını da yavaş yavaş ele geçirerek sınırları Anadolu'ya kadar uzanan bir imparatorluk kurmuş. Bu imparatorluğun kuzeyini Akkad, güneyini Sümer olarak adlandırmış. Bir de imparatorluk için Agade isimli görkemli bir başkent yaptırmış.
Ancak, yerli halk Sümerler yazılarıyla, sanatlarıyla, bilimleriyle büyük bir uygarlık kurmuşlardı. Bu halkı yıkmak kolay değildi. Bu yüzden, Sargon; onların beğenisini kazanmak, onlarla dost olmak için Sümer Aşk Tanrıçası " İnanna " yı " İştar " adı ile kendi koruyucu Tanrısı yaptı ve onu yüceltti. Bu hikâyeyi anlatan şiirin bir kısmı aşağıya alındı:
Ben Agade'nin kralı büyük kral Sargon
Annem yüksek bir rahibe idi, babamı bilmiyorum
Yüksek rahibe annem beni gizlice doğurdu
Beni bir kamış sepete koydu, onu ziftle kapladı
Beni nehre bıraktı, dışarı çıkamayacaktım
Nehir beni sürükleyerek su çekici Akki'ye götürdü
Akki beni sudan çıkardı, kendi oğlu gibi büyüttü beni
Sargon kızı Enheduanna’yı, Ur kenti Ekişnugal mabedine başrahip yaptı. Enheduanna sadece yönetici değildi, tarihte tanıdığımız ilk kadın şairdi. Sümer Tanrı ve mabetlerini öven bir sürü ilahi yazdı. Bu ilahiler, kendisinden en az 600 yıl sonraya kadar varlığını sürdürmüştür.
Onların kopyaları yapılarak çeşitli şehirlerin ve okulların kitaplıklarına alınmış, oralarda okunmuş, üzerlerinde çalışılmış ve şarkı olarak söylenmiştir. İşte onun şiirinden bir bölüm:
Bu ülke senindir demeyen şehir
Seni meydana getiren babanındır demeyen şehir Senin söylediğin kutsal emri, senin yolundan döndürdü Onun dölyatağından uzaklaştın
Onun kadını kocasına sevgisini söyleyemedi Gece onlar çiftleşmedi
Kadın kalbinin kutsallığını kocasına açamadı Şahlanmış inek, Sin'in büyük kızı
Kraliçe! Sana saygı gösteren An'dan da büyüksün
Kraliçelerin büyük kraliçesi
Kutsal dölyatağından çıkar çıkmaz doğuran annenden de büyüksün Bilgili, akıllı, bütün ülkelerin kraliçesi
Yaşayan canlıları ve insanları çoğaltan senin için Bu kutsal şarkıyı söylüyordum
Sümer topraklarında Akkad hâkimiyetinin başlaması ile birlikte, Sümer tanrıları göğe çıktılar. O zaman kadar, Sümer tanrıları her yerde ve hatta insanların arasında bile yaşıyordu. Böylece Tanrıların Gökte oturması ve herbirinin bir burcla birleşmesi gelişti. Akkadlar, Mezopotamya’ya gelmeden önce göçebe Sami kabilelerindendiler. Doğal dinleri Şaman dini idi. Mezopotamya’ya yerleştikten sonra tanrıları değişmiş ve Sümer tanrıları ile birleşmişti.
M.Ö. 2500 ve 2400 lerde güneş öküz burcundaydı. Göğe çıkan tanrılardan Dumuzi (Temmuz) çoban tanrı ( hayvan tanrısı) olarak bu burca yerleştirildi. Yeleşince de Boğa şekline bürünmüş oldu. Hâlbuki Boğa gök tanrının sembolüydü. Böylece Temmuz’da Gök Tanrı ve giderek Güneş ile özleşleşti. Artık vanşi bir inekten doğduğu söylenen Temmuz, Gökte boynuzları ile 12 burcu önüne katmış sürüyordu.
Sargon döneminde Anadolu’da Hatti prenslikleri vardı. Asurlu tüccarlar Anadolu ile yaptıkları ticaretin baltalandığını ileri sürerek, Puruşhanda kentine sefer düzenlemesini istediler.
M.Ö. 2300 yıllı tarihlerde, Umman (Megan) Akkad devleti için bakır açısından, önemli bir kaynaktır. Bu madenler Mezopotamya’ya ve Mısır’a Ummanlı tacirler tarafından satılırdı. M.Ö. 2269 ile 2255 tarihleri arasında Akkad kralı Maniştusu, ticareti düzenlemek veya ticarete el koyabilmek için Magan’a (Umman) karşı sefer düzenledi. M.Ö. 2254 ile 2218 tarihlerinde Akkad kralı Naram-Sin de Magan’a sefer yapmıştır.
Umman’ın ve giderek Yemen’in, tarih süreci içindeki yeri önemlidir. Unutulmaması gereken Güney Arabistan’da ticaretin çok eski yıllarda başlamış olmasıdır. Güney Arabistan halkları, ticarete çok yatkındırlar ve Muson yağmurlarını alan ülkeleri zengin ve cennet gibidir. Yemen’in dünya tarihine etkisi önemlidir ve ileride görülecektir. Şimdiki tahminlere göre M.Ö. 23. yüzyılla, M.Ö. 8. yüzyıl arasında Quahtan Hanedanı Yemen kent devletlerinin başında hâkim hanedan olarak hüküm sürmüş olabilir.
M.Ö. 2300 yılları resmi astrolojik gözlemlerin başlamış olması nedeniyle de önemlidir. Sümerler de takvim nedeniyle yapılan gözlemler Çin’de dinsel nedenlerle yapılmıştır. Aslında Çin’de astrolojik gözlemler M.Ö. 2650 yılından itibaren başlamıştır. M.Ö 2300 den itibaren de özel amaçlı gözlem evleri kurulmuş, astronomik bulgular kayıtlara alınmaya başlamıştır.
Astronomik gözlemler Çin de çok önemlidir, Güneş tutulmasının bilinmesi, İmparatorun sağlığı ve saltanatının başarısı için gerekliydi. Teferruatını da bildiğimiz M.Ö 2300 yılındaki güneş tutulması kaydından ilginç bir öykü öğreniyoruz. İki İmparatorluk astronomu Hsi ve Ho, fazla pirinç şarabı içmekten sarhoş olup, tutulmanın zamanını tam olarak saptayamadılar. Ceza olarak kafaları vuruldu, yani öldürüldüler.
Kayıtlarda, İmparator’un dikkatli ve iyi rasatlar yapan astrologları ödüllendirdiği de kaydedilmiştir. Astroloji ile uğraşmak hem şerefli hem de tehlikeli bir işti. Güneş tutulması sık sık Çin coğrafyası üzerinde vuku bulmadığından olacak ki, astrologlar, hatalarından dolayı sık sık ölmemişlerdir.
A: Akalar, İonlar ve akraba kabileler. Bu Hint-Avrupa dili konuşan avcı aileler Yunanistan’a girmeye başlıyorlar.
H: Hititler, Luviler, Palar ve akraba kabileler. Bu Yunanistan’a giren ailelerden farklı bir
Hint-Avrupa dili konuşan avcı aileler Anadolu’ya girmeye başlıyorlar.
S: Sami kabileleri. Sami avcı aileleri Orta Doğu’ya doğru hareketleniyor. Akkadlar Sümerlerin içine ve yanına yerleşiyorlar.
Post A Comment
Hiç yorum yok :